2015 Yılında Yaşanan Önemli Bilimsel Gelişmeler
2015 yılında yaşanan önemli bilimsel olayları sizin için derledik.
Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülü’nü Kazandı
2015 yılında Türkiye ikinci kez Nobel Ödülü kazanmanın gururunu yaşadı. Mardin doğumlu bilim insanı Aziz Sancar, Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı. Chapel Hill’deki (ABD) Kuzey Karolayna Üniversitesi’nde çalışan Sancar’ın DNA onarımıyla ilgili çalışmaları sebebiyle ödüle layık görüldüğü açıklandı.
Plüton
Yeni Ufuklar uzay aracı dokuz yıldan fazla süren bir yolculuktan sonra Plüton’un yakınından geçti. Uzay aracı, elde ettiği verileri Dünya’ya göndermeye devam ediyor. Bugüne kadar ulaşan verilerin analiz edilmesi sonucunda hem Plüton hem de uyduları hakkında çok önemli bilgiler elde edildi.
Paris İklim Konferansı
Küresel ısınmanın ve sebep olduğu iklim değişikliklerinin önüne geçilmesi için atılması gereken adımları belirlemek amacıyla Paris’te bir konferans düzenlendi. Konferansa katılan 195 ülkenin temsilcileri bir eylem planı üzerinde anlaşmaya vardı. Ülkelerin Paris İklim Konferansı’nda verdikleri taahhütleri yerine getirmesiyle Dünya’nın ortalama sıcaklığının Sanayi Devrimi öncesindekinin 2°C üzerine çıkmasının engellenebileceği düşünülüyor.
Yapay Depremler
Oklahoma’da yaşanan depremlerin sıklığındaki artışın, muhtemelen insan faaliyetlerinden kaynaklandığı kabul edildi. Jeolojik incelemelerin, enerji sektörü tarafından yeraltına boşaltılan milyonlarca litre atık sıvının fay hatlarını etkilediğine ve deprem olasılığını artırdığına işaret ettiği açıklandı.
Işığın Gürültü Ölçümü
Elektromanyetik bir dalga olan ışık, kuantum mekaniğine göre tamamen karanlık bir ortamda çok az da olsa enerji dalgalanmasına neden olur. Gürültü olarak da adlandırılan bu düşük enerjinin gözlemlenmesi hayli zordur. Hiç ışık yokken dahi var olan bu gürültü ışık miktarına bağlı olarak daha da artar. Uzun yıllardır doğruluğu kabul edilen bu durum daha önce gözlemlenemedi ve hatta bazı bilim insanlarına göre gözlemlenmesi mümkün değildi. Ancak Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mete Atatüre ve ekibi Nature dergisinde Eylül ayında yayımlanan çalışmalarında bu etkiyi gözlemlemeyi başardı. Bu çalışmada ışıkla etkileşimi tek bir atomdan çok daha yüksek olan yarı iletken kuantum noktalar (quantumdot) üzerine, “sıkıştırılmış” ışık gönderildi. Bu şartlarda gürültünün limit değerin altına indiği gösterildi. Böylece tam karanlıkta bile var olduğu düşünülen temel gürültü seviyesinin o karanlığa çok zayıf ışık eklendiğinde düşürülebildiği ispatlandı.
Maglev Treni Hız Rekoru Kırdı
Maglev olarak da bilinen manyetik levitasyon treni elektromıknatıslar sayesinde havada asılı durur ve mıknatısların birbirini itip çekme prensibine dayalı olarak hareket eder. Raylardan yaklaşık 10 cm yukarıda giden ve çok yüksek hıza ulaşabilen bu trenlerin teknolojisi gün geçtikçe ilerliyor, buna bağlı olarak da çıkabildikleri en yüksek hız artıyor.
En son 2003’te 581 km/sa olarak kaydedilen ve yine kendisine ait olan bu hız rekoru, 2015 yılında Japonya’da iki defa kırıldı. İlk rekor denemesinde 590 km/sa hıza ulaşan tren, kısa bir süre sonraki denemede 603 km/sa hıza ulaştı. Şimdiye kadarki en yüksek hızın kaydedildiği bu deneme sürüşünde 280 km uzunluğundaki hattı 40 dakikada kateden tren, yaklaşık 11 saniye boyunca 600 km/sa hızın üstünde kalabildi. Bu haliyle pek çok pervaneli uçaktan daha hızlı gidebilen Maglev treninin Japonya’da 2027 yılında Tokyo-Nagoya arasında tarifeli yolcu taşımaya başlaması planlanıyor. Hız denemesinde 600 km/sa hızı aşan bu tren, yolcu taşırken en fazla 505 km/sa hıza ulaşacak.
Süperiletkenlikte En Yüksek Sıcaklık Rekoru
Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nden ve Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi’nden araştırmacılar hidrojen ve kükürtten oluşan bileşiğin -70 santigrat derecede süperiletkenlik özellik gösterdiğini belirledi. Bu değer şu ana kadar süperiletken özelliğin gözlendiği en yüksek sıcaklık değeri. Ancak deneyler çok yüksek basınç altında (yaklaşık 200 gigapascal yani atmosfer basıncının iki milyon katı) gerçekleştirildi.
Süperiletkenler belli bir sıcaklık değerinin altında (süperiletkenlik geçiş sıcaklığı) elektriği herhangi bir direnç olmaksızın ileten malzemelerdir. Ancak bu özellik çok düşük sıcaklıklarda ortaya çıkar. Ağustos ayında Nature dergisinde yayımlanan araştırmada ulaşılan süperiletkenlik geçiş sıcaklığı hâlâ çok düşük bir değer olsa da, bu, Dünya üzerinde doğal olarak ulaşılan en düşük sıcaklıktan (1983 yılında Antarktika’nın doğusundaki Rusya’ya ait Vostok İstasyonu’nda -89,2°C olarak kaydedildi) yaklaşık 20 santigrat derece daha yüksek bir değer.
Geçmişte yapılan kuramsal araştırmalar metalik hidrojenin yüksek süperiletkenlik geçiş sıcaklığına sahip olabileceğini gösteriyordu. Ancak yüksek saflıkta ve kararlılıkta metalik hidrojen üretmek çok zor. Hesaplamalar hidrojen içeren başka bileşiklerin de benzer özelliğe sahip olabileceğini gösteriyor.
En Eski Taş Alet Kenya’da Bulundu
Sonuçları Nature dergisinde yayımlanan araştırmada bilim insanları Kenya’nın Turkana bölgesindeki Lomekwi arkeolojik kazı alanında 3,3 milyon yıllık bir taş alet buldu. Kurumuş bir nehir yatağında keşfedilen küçük yassı şekilli taşın insanlar tarafından yapılan en eski alet olduğu tahmin ediliyor. Bu keşiften önce en eski taş aletin 2,6 milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülüyordu.
Araştırma iklim değişikliği gibi insanların ekosistem üzerindeki etkilerinin ne zaman belirginleşmeye başladığıyla ilgili bilim insanlarına önemli bilgiler sağlayabilir.
Biyonik Yaprak
Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir çalışmada bilim insanları bakterileri kullanarak güneş enerjisini sıvı yakıta dönüştüren yeni bir sistem geliştirdi. “Biyonik yaprak” adı verilen bu sistemde su katalizör yardımıyla bileşenlerine ayrıştırılıyor. Ayrıştırma sonucunda ortaya çıkan oksijen ve hidrojen Ralstonia eutropha bakterilerini besliyor. Bu bakteriler de karbondioksitten izopropanol (CH3-CH(OH)-CH3) olarak bilinen sıvı yakıtı üretiyor. Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen bu yöntemin enerji alanında yaygın olarak kullanılacağı öngörülüyor.
Mars’ta Sıvı Su
NASA, Kızıl Gezegen’in yüzeyinde çeşitli zamanlarda tuzlu su akıntıları oluştuğuna dair kanıtlara ulaşıldığını açıkladı. Mars’ın etrafında yörüngede bulunan MRO cihazının yaptığı ölçümler, Mars yüzeyindeki bazı eğimli bölgelerde zaman zaman meydana gelen karanlık çizgilerin oluştuğu dönemlerde, bu bölgelerde sulu tuzlar bulunduğunu gösteriyor. Bu durum Mars yüzeyinin altında su akıntıları olduğunu ve bu akıntıların yüzeye sızdığı zamanlarda karanlık çizgilerin oluştuğunu düşündürüyor.