Evren: Dev Zaman Makinesi
Bir zaman makinesinin içinde yaşadığımızı söyleyebiliriz. Evren, Büyük Patlama’dan bugüne kadar geçen süreyi adeta gözlerimizin önüne seriyor.
Zamanda yolculuk yapmak insanoğlunun en büyük hayallerinden. Ancak bırakın zamanda yolculuk yapmayı, henüz zamanı tanımlamayı bile başarabilmiş değiliz. Yine de bir zaman makinesinin içinde yaşadığımızı söyleyebiliriz. Evren, Büyük Patlama’dan bugüne kadar geçen süreyi adeta gözlerimizin önüne seriyor.
Isaac Newton’ın mutlak zaman ve mekân kavramları, Newton mekaniğinin temel yapı taşlarını oluşturur. Newton’a göre zaman mutlaktır ve uzayın her noktasında aynı hızla akar. Basitçe söylemek gerekirse bizim 1 saniyemiz ile başkalarının 1 saniyesi arasında fark yoktur.
Einstein ise özel görelilik kuramı ile ışık hızına yakın hızlarda hareket eden nesneler için zamanın daha yavaş ilerlediğini ortaya koymuş, ardından genel görelilik kuramı ile kütleçekimini yeniden tanımlamıştır. Einstein’a göre kütleçekiminin kaynağı, kütlelerin uzayzamanın dokusunda sebep olduğu eğilmelerdir. Buradan da, kütlenin zamanın akış hızını etkilediği sonucuna ulaşılır.
Konumumuzu belirlememizi sağlayan GPS uyduları, Dünya’nın etrafında, yeryüzündeki insanlara oranla daha hızlı hareket eder. Uyduların göreceli hızından ötürü, zaman uydular için farklı akar. Bu fark herhangi bir sinyal kaymasından ya da saatlerin bozuk olmasından kaynaklanmaz. Einstein’ın genel görelilik kuramı tarafından çok büyük bir kesinlikle tahmin edilebilir. Uyduların bize göre daha hızlı hareket etmesi uydulardaki saatlerin daha yavaş çalışmasına ve her gün yeryüzündeki saatlere göre 7 mikrosaniye (0,000007 saniye) geri kalmasına neden olur. Diğer yandan Dünya’nın kütleçekiminin etkisi uydulardaki saatlerin daha hızlı çalışmasına ve her gün yeryüzündeki saatlerden 45 mikrosaniye ileri gitmesine neden olur. Sonuç olarak uydulardaki saatler her gün yeryüzündeki saatlerden 45-7=38 mikrosaniye ileri gider. Dikkate değer gibi görünmese de, eğer bu fark giderilmeseydi GPS sistemi hiçbir işe yaramazdı. Örneğin 24 uydunun tümündeki saatleri, Dünya’daki saatlere göre ayarladığınızı ama görelilik kuramlarını hesaba katmadığınızı düşünün. Bunun sonucunda uydular konumlandırma yaparken 1 gün için 10 km hata vermeye başlayacak ve bu hata katlanarak büyümeye devam edecektir. Benzer şekilde, kozmonot Sergei Avdeyev, uzayda geçirdiği 747 günün sonunda yeryüzündeki insanlardan 0,02 saniye daha az yaşlanmıştır. Bütün bunlar zamanda yolculuk anlamına mı geliyor?
Gökyüzüne baktığımız her an aslında geçmişi seyrediyoruz. Bize en yakın yıldız olan Güneş, Dünya’dan 150 milyon km uzakta. Güneş ışınları ışık hızı nedeniyle yeryüzüne 8,4 dakikada ulaştığı için Güneş’in şu anki konumunu değil 8,4 dakika önceki konumunu görürüz. Güneş Sistemi’ne en yakın yıldız Proksima Erboğa ise 4,24 ışık yılı uzakta. Eğer bu yıldızı 2015 yılının Mart ayında gökyüzünde görebilirsek, aslında onun ancak Ekim 2010’daki halini görmüş olacağız.
Güneş Sistemi, Samanyolu Gökadası’nın bir üyesidir. Samanyolu’nun en yakın komşusu ise 3,75 milyar yıl sonra çarpışacağımız Andromeda Gökadası. Andromeda, ay ışığının ve yapay ışıkların olmadığı bir gecede çıplak gözle görülebiliyor. Bizden tam 2,5 milyon ışık yılı uzakta, yaklaşık 1 trilyon yıldıza ev sahipliği yapan bir gökadayı seyredebilmek büyüleyici değil mi? Peki Andromeda’nın, çok detaylı olmasa da, 2,5 milyon yıl önceki halini izlemek bir nevi zamanda yolculuk sayılmaz mı?
Hawking’in dediği gibi “Eğer zamanda yolculuk mümkünse, gelecekten gelen misafirlerimiz nerede?”