2017’de Madagaskar’da keşfettiği yeni çekirge türleri ile tanınan, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Ünal ile araştırmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Biyofloresan canlının ışığı soğurması ve farklı renkte tekrar yaymasıdır. Bu olay denizlerde ve karalarda yaşayan bazı canlı türlerinde görülen biyolüminesans olayından farklıdır. Biyofloresan, canlıların derilerinde veya dokularında bulunan ve ışığı soğuran proteinler sayesinde gerçekleşir. Bu proteinler mavi ile morötesi dalga boyu aralığındaki yüksek enerjili ışınları soğurur ve daha uzun dalga boyundaki düşük enerjili ışınlar şeklinde geri yayar. Bu sayede biyofloresan yapan canlılar morötesi ışık altında yeşil, turuncu veya kırmızı renkte görünür.
Önceden biyofloresan olayının sadece bazı mercanlar ve denizanaları tarafından gerçekleştirildiği düşünülüyordu. Daha sonraki zamanlarda yapılan araştırmalarda bilim insanları sarı filtre yerleştirilen kameralar ile canlıları görüntülediklerinde okyanustaki bazı balık türlerinin parlak kırmızı, yeşil ve turuncu ışık yaydığını keşfetti. Fakat biyofloresan olayına sebep olan mekanizma henüz bilinmiyordu.
Biyofloresan yapan mercan
ABD’li bir grup araştırmacı tarafından iki köpekbalığı türü üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre okyanusta mercanlar ve denizanaları dışında biyofloresan yapan canlılar farklı bir mekanizma kullanıyor.
Kabarık köpekbalığını ve zincir köpekbalığını inceleyen araştırmacılar bu iki köpekbalığının derilerinin açık ve koyu renk olmak üzere iki farklı tonda olduğunu ve parlamayı sağlayan floresan molekülünün derinin sadece açık renkteki bölümünde bulunduğunu keşfetti. Araştırmada bu molekülün bromo triptofan kinüre molekülleri olduğu anlaşıldı.
Biyofloresan yapan kabarık köpekbalığı
Araştırmacılar biyofloresan yapabilen canlıların yaydıkları renkli ışığın sadece gözünde sarı filtre bulunan canlılar tarafından görülebildiğini de keşfetti. Bu özelliğin köpekbalıklarının okyanusta birbirlerini tanımalarını ve iletişim kurabilmelerini sağladığı düşünülüyor. Ayrıca araştırmacılar köpekbalıklarının derilerindeki floresan molekülünün köpekbalıklarını mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlara karşı koruduğunu da düşünüyor.
Kaynaklar:
2017’de Madagaskar’da keşfettiği yeni çekirge türleri ile tanınan, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Ünal ile araştırmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
DNA yani deoksiribonükleik asit bütün canlı organizmaların hücrelerinde bulunan ve canlının tüm genetik özelliklerini taşıyan moleküldür. DNA ikili sarmal yapıdadır. Yani DNA’nın yapısında birbirine dolanmış şekilde iki zincir bulunur.
Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü tarafından düzenlenen 7. BioForm etkinliği, 27-29 Kasım tarihleri arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü Elektrik-Elektronik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştiriliyor.
Kartallar, şahinler, doğanlar, deliceler, kerkenezler, atmacalar ve çaylaklar Türkiye’de de sayılı türleri olan gündüz yırtıcılarıdır. Bu kuşlar yüksek strateji geliştirme yetenekleri, manevra kabiliyetleri, hızlı uçmaları ve avlarını çok uzak mesafelerden bile görebilmeleri ile her zaman insanların ilgi odağı olmuştur. Ancak ak çaylaklar bu yırtıcılar arasında en az bilinenidir.
Oxford Üniversitesinden bilim insanları, şempanzelerin yüzlerini tanımak ve onları doğal yaşam ortamlarında izlemek için yeni bir yapay zekâ teknolojisi geliştirdi. Araştırmanın sonuçları Science Advances dergisinde yayımlandı.
Fosfat, şeker ve azot içeren baz (adenin, guanin, sitozin ve timin) gruplarının bir araya gelmesiyle oluşan DNA hücrelerimizde kalıtsal bilgiyi taşıyan moleküldür. DNA birbirine sarmal şekilde bağlanmış iki zincirden meydana gelir. Her bir zincir nükleotid olarak isimlendirilen molekül birimlerinin bir araya gelmesiyle oluşur.
Adli tıp araştırmalarında olay yerinden alınan DNA örneklerinden suçluların belirlenmeye çalışıldığına polisiye dizilerde ya da filmlerde tanık olmuşsunuzdur. DNA dizisindeki kişiye özgü sıralamaları analiz ederek bir DNA örneğinin kime ait olduğunu belirlemeye yarayan yöntem DNA parmak izi olarak isimlendiriliyor. Peki, bu yöntem nasıl çalışıyor?
Belki sizi şaşırtabilir ama Türkiye’de bir zamanlar çita, aslan, Hazar kaplanı, pars gibi büyük kediler yaşıyordu. Bunlardan çita en son 13. yüzyılda, aslan 19. yüzyılın başlarında, pars ve Hazar kaplanı ise 1970’li yıllarda ülkemizde görülmüş. Günümüzdeyse kedi ailesinden vaşaklar, yaban kedileri, saz kedisi ve karakulak gibi türler, soyları tehdit altında olsa da, hâlen Türkiye’de yaşıyor.
Güney Amerika’daki sularda yaşayan 250’den fazla türde balığın yön bulmak ve birbirleriyle iletişim kurmak için elektrik ürettiği biliniyor. Ayrıca görünüşleri yılana benzediği için elektrikli yılan balığı olarak adlandırılan türler avlanmak ve kendilerini savunmak için de elektrik kullanıyor.
Doğada bazı hayvan türlerinin sayısı kıtlık, aşırı avlanma, iklim değişikliği ya da yaşam alanlarının daralması sonucu azalır. Hatta bu durum soylarının tamamen tükenmesine kadar gidebilir. Fakat bazen soyu tükendi diye düşündüğümüz türler uzun bir aradan sonra tekrar ortaya çıkar. Türkiye’deki bu türlerden biri de balık baykuşudur.