Beynimiz Yüzleri Nasıl Algılıyor?
Yüzümüzle duygularımızı ifade edebiliyor, başkalarının duygularını da yüz ifadelerini analiz ederek anlayabiliyoruz. Peki beyinde yüz algısı nasıl gerçekleşiyor?
Yüzler bizim için hayli önemli. Çünkü yüzümüzle duygularımızı ifade edebiliyor, başkalarının duygularını da yüz ifadelerini analiz ederek anlayabiliyoruz. Ayrıca yüzler tanıdığımız insanları yabancı insanlardan ayırmamıza yardımcı olarak hem muhtemel tehlikelerden korunmak hem de sosyal ilişkileri yürütebilmek için bize bilgi sağlıyor. Peki yüz algısı nasıl gerçekleşiyor?
Fuziform yüz alanı
Beynimizdeki şakak lobunun (temporal lop) ve yan lobun (parietal lop) kesiştiği yerde yüz algılamadan sorumlu, “fuziform yüz alanı” olarak adlandırılan bir bölge bulunuyor. Bazı araştırmalar, bu bölgenin insan yüzlerine dikkat ettiğimizde nesnelere dikkat ettiğimiz duruma göre daha aktif olduğunu gösteriyor. Bu bölge yüzleri algılarken küçük bir ipucunu dahi kullandığı için rastgele şekil veya çizgileri de kolayca yüze benzetebiliyoruz. Örneğin mesajlaşma sırasında kullandığımız emojileri düşünelim. Üst üste iki nokta ve bir parantez işaretini bir araya getirdiğimizde hepimiz gülen “:)” ya da üzgün olan “:(” bir yüz görüyoruz değil mi?
Sosyal bir varlık olarak en fazla maruz kaldığımız uyaranlardan biri yüzlerdir. Dolayısıyla karşılaştığımız insanların yüzlerini algılama konusunda uzmanlaşmış olmamız kaçınılmaz. Ancak bir nesne ya da hayvan türünü ayırt etmeyi gerektirecek türden meslekleri yapan kişiler uzmanlaştıkları uyarana maruz kaldıklarında yine aynı bölge devreye giriyor. Örneğin kuşları birbirinden ayırmada usta olan kuş gözlemcileri farklı türden kuş resimleri gördüğünde fuziform yüz alanı etkin hâle geliyor. Bu bulgulardan hareketle bazı araştırmacılar yüz algısının yalnızca insan yüzlerini algılama ile ilgili olmadığı görüşünde birleşiyor.
Şimdi de madalyonun öteki yüzüne bakalım. Prosopagnozi yani yüz körlüğü olarak adlandırılan durum ise yüzleri algılamada problemlere yol açıyor.
Yüz Körlüğü Nedir?
Yüz körlüğü; ağız ve burun gibi yüze ait bölümlerin ayrı ayrı görebilmesine rağmen yüzü oluşturan bu farklı bölümlerin bütün şekilde bir yüz olarak algılanamaması, yüzlerin birbirinden ayırt edilememesi ve tanınamaması şeklinde tanımlanabilir. Yapılan araştırmalar, dünya genelinde yüz körlüğü görülme oranının yaklaşık %2 olduğunu gösteriyor. Geçmişte yüz körlüğü vakalarının önemli bir bölümünün, kafa travması ve inme gibi beyin hasarları ya da tümör nedeniyle fuziform yüz alanının zarar görmesi sonucu ortaya çıktığı düşünülüyordu. Ancak araştırmalar yüz körlüğünün çoğunlukla beyin hasarı olmaksızın ortaya çıktığını gösteriyor. Bu durum gelişimsel prosopagnozi olarak adlandırılıyor.
Yüz körü olan kişiler birinin yüzüne veya aynadaki yansımalarına baktığında bizim gördüğümüz gibi tüm organları yerli yerinde olan bütün bir yüz göremiyorlar. Bu kişiler ayrıca yüzleri tanıyamamak veya ayırt edememekle kalmıyor, yüzleri zihinlerinde de canlandıramıyor. Yüz körü bireyler, kendi fotoğraflarını dahi tanıyamadıklarını hatta film izlerken karakterleri takip etmek ve olay örüntüsünü anlamakta güçlük yaşadıklarını belirtiyorlar.
Yüz körlüğü yaşayan insanlar sosyal ilişkilerini sürdürmek için yüz dışındaki ipuçlarından yararlanıyorlar. Örneğin kendilerine seslenen kişinin sesi, saçları, giysileri veya ayırt edici aksesuarlarından faydalanarak karşılarındaki kişiyi tanımaya çalışıyorlar.
Yüz Körlüğü Tedavi Edilebilir mi?
Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar, yüzleri tanıma ve ayırt etmeye yönelik bir egzersiz programı ile yüz körlüğü belirtilerinin azaltılabileceğini ortaya koyuyor. Bu çalışmalardan birinde doğuştan yüz körü olan beş kişi 11 haftalık bir eğitime alındı. Bu eğitimde katılımcılara biri daha üstte yer alacak şekilde üç adet yüz resmi gösterildi ve altta yer alan iki yüz resminden hangisinin üstteki fotoğrafa daha fazla benzediğini tespit etmeleri istendi. Program aynı zamanda çeşitli yüz ifadeleri ve yüzlerin farklı profillerden çekilmiş versiyonları gibi farklı zorluk dereceleri de içeriyordu. Katılımcılar 11 hafta sonunda kontrol grubuna göre yüzleri ayırt etme ve tanımada anlamlı şekilde daha iyi performans gösterdiler. Bu etki çalışma bitiminden üç ay sonrasında da devam ediyordu.
Yüzleri algılamak ve tanımak birçoğumuz için hayli basit. Hatta bunun nasıl gerçekleştiğinin farkında dahi değiliz. Ancak bu beceriye sahip olmayan insanlar günlük hayatta zorlanabiliyorlar. Bu durum depresyon ve sosyal kaygı bozukluğu gibi sorunlara neden olabiliyor. Ancak beyin plastisitesi ya da beyin esnekliği olarak isimlendirilen beynimizin geliştirilebilme kapasitesi sayesinde mümkün olduğunca bu problemin de üstesinden gelinebiliyor.
Kaynaklar:
- Gauthier, I. ve ark., “Expertise for cars and birds recruits brain areas involved in face recognition”, Nature Neuroscience, Cilt 3, Sayı 2, s.191-197, 2000.
- Frah, M. J. ve ark., “What is" special" about face perception?”, Psychological Review, Cilt 105, Sayı 3, s. 482-498, 1998.
- Alıcı, T. Gerçek Bir Yanılsama: Bilinç, Metis Yayınları, 2013.
Yazar Hakkında:
Ahi Evran Üniversitesi Psikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi