İrrasyonel Davranışlarımızın Sebebi Düşünmeden Hareket Etmemiz mi?
Hiç bazen bir şeyin üstüne düşünmeye üşendiğiniz oldu mu? Örneğin bir ürün reklamının izler izlemez etkisine girdiğinizi fark ettiğiniz ya da verdiğiniz otomatik bir cevabı sonradan sorguladığınız… Belki de birçok durumda, neden öyle davrandığımızı sonradan düşünmemize yol açan bir mekanizma devrededir.
Elena_Garder/iStockphoto.com
Hakikat-sonrası (post-truth) olarak adlandırılan çağda yani doğruyla yanlışı ayırt etmenin giderek zorlaştığı son on yılda bir bilgi bombardımanının içindeyiz. Ancak gerçeği bulmak için uğraş vermek çoğu zaman yorucu geliyor. Bu nedenle kimi zaman mantıklı görünmeyen gerekçeleri bile sorgulamadan kabul edebiliyoruz. Peki neden?
Harvard Üniversitesi’nden psikolog Ellen Langer, 1970’lerde yaptığı ve sonradan “Düşünmemezlik (Mindlessness) deneyi” olarak anılan bir araştırmayla bu soruya yanıt aradı. Langer, insanların sosyal ortamlarda her zaman bilinçli ya da farkındalıkla davranıp davranmadığını test etmek istiyordu.
Bir Fotokopi Makinesi Deneyi
Araştırmanın parçası olan sosyal deney, üniversite kütüphanesindeki bir fotokopi makinesinin önünde yapıldı. Fotokopi için sıra bekleyen farklı kişilere üç farklı biçimde aynı istek yöneltildi.
- “Pardon, fotokopi makinesini kullanabilir miyim?”
- “Affedersiniz, fotokopi makinesini kullanabilir miyim çünkü fotokopi çekmem gerekiyor?”
- “Bunun kopyalarını almam gerekiyor çünkü acelem var.”
İlk ifade yalnızca bir talep, ikincisi mantıksız ama sebep içeren bir talep, üçüncüsü ise gerçek bir gerekçe içeriyordu.
Sonuç şaşırtıcıydı. İnsanların büyük bölümü, gerekçe mantıklı olmasa bile içinde “çünkü” bulunan isteğe olumlu yanıt verdi. Yani “çünkü” kelimesini duymak, talebin mantığını sorgulamadan kabul etmeye yetmişti.
Zihin Otomatik Pilotta
Ellen Langer’ın bu deneyinden çıkan sonuç basit ama çarpıcıydı. İnsanlar, karşılaştıkları bir davranış ya da isteği çoğu zaman onun mantığına göre değil, biçimine göre değerlendiriyor. Bir isteğin “sebepli” biçimde ifade edilmesi, onun otomatik olarak meşru ya da makul görünmesine yol açıyor. Başka bir deyişle zihnimiz yalnızca içeriğe değil, bilginin sunulma biçimine de tepki veriyor.
Bu durum, insanların irrasyonel davrandıkları anlamına gelmiyor. Aksine bu davranışların bile kendi içinde bir düzeni var. Yani düşündüğümüz kadar rasyonel değiliz ama tamamen rastgele de davranmıyoruz; sadece çoğu zaman otomatik pilottayız ve bu da karşılaştığımız durumun ya da davranışın biçimine göre tepkiler vermemize yol açıyor.
Günümüzde iletişim uzmanları bu basit olguyu çok iyi kullanıyor. Reklamlarda sıkça gördüğümüz kalıplar da bunun sonucu: “Daha iyi temizleyen deterjan”, “daha şekersiz gazlı içecek”, “daha etkili vitamin” … Her biri aslında küçük farkları büyük nedenler gibi sunuyor. Çünkü beynimiz, bir gerekçe duyduğunda içeriği sorgulamadan kabul etmeye eğilimli.
Kısacası, sebep her zaman önemli olmasa bile “bir sebep varmış” izlenimi bizi etkiliyor ve en önemlisi de bu durum bizi düşünmekten alıkoyabiliyor.
Ellen Langer’ın araştırması bize şunu hatırlatıyor: İnsan aklı her zaman rasyonel çalışmıyor; bazen yalnızca “mantıklıymış gibi görünen” kalıpları takip ediyor. Bu nedenle bir bilgiyi duyduğumuzda ya da bir reklama maruz kaldığımızda kendimize şu soruyu sormakta fayda var: “Gerçekten bir nedeni mi var yoksa sadece öyle söylendiği için mi ikna oldum?”
Kaynak:
- Langer, Ellen, Blank, Arthur& Chanowitz, Benzion (1978). “The Mindlessness of Ostensibly Thoughtful Action: The Role of ‘Placebic’ Information in Interpersonal Interaction”. Journal of Personality and Social Psychology. Vol.36, No.6, p.635-642.
Yazar Hakkında:
Prof. Dr. Süleyman İNAN
Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi