Dünyanın Dört Bir Yanından Etkileyici Tarihi Kalıntılar
Günümüzde dünyanın çeşitli bölgelerindeki antik kalıntılar, çok sayıda ziyaretçiyi kendilerine çekiyor.
Büyük bir kısmı doğal etkenler ya da tarihi süreçteki çeşitli yıkımlar nedeniyle zarar görmüş olsa da, geçmişin büyük kültürlerinin izlerini hâlâ üzerlerinde taşıyorlar. İnşa edildikleri dönemlerin sanatını ve teknolojisini günümüze taşıyan, görenlerde hayranlık ve merak uyandıran bu kalıntıların on tanesini sizler için seçtik.
Stonehenge, İngiltere
Wiltshire’de bulunan taş anıtın geçmişi Yeni Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Hiçbir yazılı kaydına ulaşılamamış bir kültürün ürünü olan Stonehenge ile ilgili dini amaçlı kullanımına yönelik kesin bir bilgi edinilememiştir. Tarih öncesi döneme ait taş anıtların bir çember şeklinde hizalanmasının gökcisimlerinin hareketleri ile ilişkili olup olamayacağı üzerine yapılan araştırmalar hâlâ devam ediyor. Bununla birlikte Stonehenge’in tasarımı gündönümü, gece-gündüz eşitliği gibi gök olaylarının gözlemine imkân sağlıyor.
Ta Prohm, Kamboçya
Angkor’da bulunan ve 12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başı arasında inşa edilen Ta Prohm’un kalıntıları arasında çoğunlukla kapok ağacı (Ceiba pentandra) ve thitpok ağacı (Tetrameles nudiflora) yetişiyor. Tapınak, çevresini saran orman ile oluşturduğu görsel zenginlikle günümüzde pek çok ziyaretçiyi kendisine çekiyor.
Macchu Picchu, Peru
Macchu Picchu deniz seviyesinin 2430 metre üzerinde, And Dağları ve tropik ormanların arasında yer alıyor. İnkalar tarafından kurulan antik şehir ile ilgili çeşitli varsayımlar bulunsa da dağlara yakınlığı ve yükseltisi nedeniyle geçmişte kutsal öneme sahip olduğu düşünülüyor. Ustaca inşa edilmiş dev duvarları, eğimli yüzeyi ve terasları ile İnka uygarlığının mimari ve teknik anlamda bulunduğu noktayı gözler önüne seren Macchu Picchu, 2007 yılında UNESCO tarafından Dünyanın Yeni 7 Harikası’ndan biri olarak gösterildi.
Bagan, Burma
9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Pagan Krallığı’na başkentlik yapan Bagan Antik Kenti, Burma’da (Mynmar) bulunuyor. Antik kent, batısındaki Rakhine Yoma Dağı nedeniyle muson yağmurlarının etkili olduğu, ülkenin görece kurak bir alanındadır. Dini amaçlı inşa edilmiş binaları ve etkileyici mimarisi ile Bagan, Burma kültüründe el işçiliğinin bulunduğu seviyeyi gösteriyor.
Burma tapınakları Hint ve Pyu tarzlarından etkilenmiş olsa da kemerleme sistemleri Bagan’a ait. Daha sonra Hindistan’a da ulaşan kemerleme sistemleri ve sıvama tekniklerindeki ustalık görenleri kendisine hayran bırakıyor.
Miken, Yunanistan
Atina’nın 90 km güneybatısında bulunan arkeolojik alan, Miken uygarlığının en büyük ve önemli merkeziydi. “Lions Gate” olarak anılan aslan işlemeli kapısı, “hafifletme üçgeni” formu ile taş duvarın ağırlığını taşır. Kireçtaşı kabartmanın üzerindeki motiflerde aslanların baş kısmı için altın kullanılmış olsa da bu kısımlar günümüze kadar ulaşamamıştır.
Petra, Ürdün
Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki topraklar üzerinde yer alan antik kent, MÖ 400 - MS 106 yılları arasında Nebatiler’e başkentlik yapmıştır. Bir kısmı inşa edilmiş, bir kısmı ise kayaya oyulmuş olan şehir, mimarisi ve su iletim sistemi ile meşhurdur. Kızıl kumtaşı peyzajı zaman içinde rüzgâr ve yağış nedeniyle erozyona uğrayan Petra Antik Kenti, UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Mirası listesine eklenmiştir.
Çin Seddi, Çin Halk Cumhuriyeti
Temelleri MÖ 7. yüzyılda atılan ve MÖ 220 yılında birleştirilerek bir savunma sistemi haline getirilen duvar; tarihi, stratejik ve mimari öneme sahiptir. Yapımında taş, tuğla, sıkıştırılmış toprak, kereste ve çeşitli malzemeler kullanılmıştır. Dünyanın en uzun savunma duvarı olan Çin Seddi’nin ülkeyi Türk ve Moğol boylarının saldırılarına karşı korumak, sınırları belirleyebilmek ya da İpek Yolu’nun güvenliğini sağlamak gibi çeşitli nedenlerle inşa edildiği öne sürülüyor. Çin Seddi’nin günümüzde en çok bilinen kısmı olan Badaling, 1950’lerde restore edilmiş ve turistlerin ziyaretine açılmıştır.
Kolezyum, İtalya
Roma’da bulunan Kolezyum’un yapımına MS 72 yılında başlandı. Arena olarak inşa edilen ve imparatorluğun gücünü simgeleyen yapıda beton, mermer ve kireçtaşı kullanılmıştır. 50.000 kişiden fazla izleyici kapasitesi olan amfitiyatroda, gladyatör dövüşleri başta olmak üzere çeşitli halk gösterileri düzenlenirdi. Daha sonraları askeri, dini ve barınma amaçlı da kullanılan Kolezyum iklim ve doğal afetlerden hayli etkilendi ve üçte ikisi yıkıldı. Tüm bunlara rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu denince hâlâ akla ilk gelen eserlerden biridir.
Cobá, Meksika
Quintana Roo’da bulunan antik kent, Mayalar’ın taş geçitlerinden oluşan büyük ağın bağlantı noktasıydı. Cobá, MS 600 ile MS 900 yılları arasında kültürel ve siyasi anlamda büyük öneme sahipti. Tasarımı ve yerleşim planı ile diğer Maya kentlerinden farklı olan kentte “sacbéob” olarak adlandırılan beyaz yollar ana piramid olan Nohoch Mul’a ulaşır. 124 basamak çıkılarak ulaşılan piramidin tepesinde, bir kısmı restore edilmiş bir tapınak bulunur.
Efes, Türkiye
İzmir’in Selçuk ilçesi sınırları içindeki antik kentin tarihi MÖ 6000’lere kadar uzanıyor. Tarihi boyunca sürekli yer değiştiren ve 8 km²’lik bir alana yayılan Efes, Antik Çağ'ın en önemli bilim, kültür ve sanat alanlarından biri olarak bilinir. Kentin 1,5 km uzağında, tanrıça Artemis’e adanmış ve Dünyanın 7 Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı’nın kalıntıları yer alır. Arkeolojik araştırmalar, ilk olarak MÖ 8. yüzyılda yapılsa da kutsal olarak kabul edilen alanda Geç Antik Çağ'a kadar üst üste bir dizi tapınağın inşa edildiğini göstermiştir. Romalı Senatör Tiberius Julius Celsus Polemaeanus’un onuruna kurulan ve hem kütüphane hem de mezar anıt özelliği olan Celsus Kütüphanesi, kent içindeki önemli yapılar arasındadır. 1869 yılında başlanan ve 100 yıldan fazla süredir devam eden kazılarda Anadolu arkeolojisine dair önemli bilgiler ediliyor.