Metodik Şüphe Nedir?
Metodik şüphe, şüpheyi bir yöntem olarak ele alan, farkındalıkla ilerleyen tutumdur.

Diyelim ki kardeşiniz evleniyor. Onun bu mutlu gününe hazırlanmasına yardımcı olmak için düğün davetiyelerini tasarlamayı ve gönderilmeye hazır hâle getirmeyi teklif ettiniz. Kardeşiniz ve müstakbel eşi de bu yardım teklifinizi mutlulukla kabul etti. Davetiyeler basıldıktan sonra onları matbaadan teslim aldınız ve evinize gittiniz. İlerleyen günlerde de bu davetiyeleri sahiplerine bizzat ulaştıracaksınız.
Şimdi, elinizde sahiplerine ulaştırılmayı bekleyen tam 250 davetiye var. Her davetiye için de birer zarf… Davetiyeleri tek tek, özenle zarflarına koyuyorsunuz. İşiniz bitince zarflara isimleri yazacaksınız. İşiniz uzun sürecek gibi görünse de heveslisiniz.
Davetiyelerin yarısına yakınını zarflamışken o an zarfa koymak üzere olduğunuz davetiyedeki adres kısmında bir baskı hatası olduğunu fark ediyorsunuz. Zarflamaya devam etmeden kalan davetiyelerden bazılarına bakıyorsunuz ve iyi haber: Baktıklarınızda hata yok. Böyle bir durumda ne yaparsınız?
Bu noktada izlenebilecek iki yol var:
1) Yalnızca bir adet davetiyede hata varmış gibi görünüyor. Tesadüfen bunu fark ettiğiniz için çok şanslı olmalısınız. Kalan davetiyeleri zarflayıp sonraki işleme geçebilirsiniz.
2) Ya başka davetiyelerde de hata varsa? Zarflanmış olanlar da dâhil olmak üzere kontrol etmediğiniz bütün davetiyeleri tek tek kontrol edebilirsiniz.
İkinci yolu tercih ederseniz felsefe tarihine “metodik şüphe” olarak geçen bir tutumla hareket etmiş olacaksınız. Kalan bütün davetiyelerin hatasız olduğundan emin olana kadar hatalı olma olasılıklarını hesaba katacak yani bilgiye ulaşana kadar sizi o bilgiye götüren bütün durumlara sistematik bir şekilde şüphe ile yaklaşacaksınız.
Metodik şüphe kavramı, XVII. yüzyıl filozofu René Descartes tarafından ortaya atılmıştır. Descartes, şüpheyi bir yaşam biçimi olarak değil, gerçeğe ulaşmak için bir araç olarak gördü. Şüphe bir yaşam biçimi olarak benimsendiğinde hiçbir bilginin niteliğinden emin olunamazken metodik şüpheyle bilgilerin niteliğinden emin olmak ve doğruluğundan şüphe edilemeyecek bilgilere ulaşmak mümkündür.
Descartes, kesinliğinden şüphe edilemeyecek apaçık bir doğruya yani “Düşünüyorum, öyleyse varım.” temel argümanına ulaşana kadar her şeyden hatta ilk anda doğruymuş gibi görünen kendi duyularının ona sunduğu bilgilerden bile şüphe eder. Descartes, Meditasyonlar: Metafizik Üzerine Düşünceler adlı eserinde, apaçık doğruya giden ilk basamakta duyularımızın bizi yanıltabileceğini gösteren örnekler verir. Örneğin belli bir mesafeden bir nesneyi insan zannedebileceğini belirtir. Aynı şekilde bir rüyada veya bir sanrı hâlinde de olabileceğini, teorik olarak bunun mümkün olduğunu ifade eder. Sonuç olarak gördüklerimize ve duyularımızla elde ettiğimiz bilgilere temkinli yaklaşmamız fakat bunu kesin ve temellendirilmiş bilgiye ulaşmak için yapmamız gerektiğini savunur.
Peki biz bu noktada neyi fark edebiliriz?
Descartes’ın da göstermeye çalıştığı üzere ne deneyimlersek deneyimleyelim bir zihinsel aktivite içindeyiz. Beş duyumuzun bize getirdiği bilgi ister yanıltıcı olsun ister bizi doğruya götürsün sonuçta zihnimizin aktif olduğundan şüphe edemeyiz. Zihnimiz, rüya ve sanrı durumlarında da rol oynuyor. Kısacası biz ne yaşarsak yaşayalım o şeyin zihnimizdeki yansımasının kanıtlayacağı üzere düşünüyoruz. Düşünüyorsak varız. “Olmayan” düşünebilir mi? Hayır. Apaçık bir durum bu, değil mi?
İşte Descartes’ın o ünlü “Düşünüyorum, öyleyse varım.” temel argümanının ya da ilk ilkesinin arkasındaki mantık bu. Bu ilkeye ulaşmamızı sağlayan şüphe ise apaçık doğruya ulaşıldığında terk edilecek, yalnızca işlevsel bir tutum. Bu işlevsellik, bizi hakkında şüphe duyamayacağımız o apaçık doğruya ulaştırdıktan sonra terk edilmesi yönüyle hiçbir şeyden hiçbir zaman emin olunamayacağını savunan radikal şüpheden ayrılıyor.
Giriş kısmında bahsettiğimiz davetiye hazırlama sürecinde hatalı davetiye ile karşılaştıktan sonra bütün davetiyeleri “hata olabilirmiş gibi” yeniden değerlendirmek, bakılan davetiyelerin hatasız olduğunu fark ettikten sonra bile tamamını kontrol etme gereği duymak da metodik şüpheye gündelik hayattan bir örnektir. Bütün davetiyeleri yırtıp atmak, onları göndermekten vazgeçmek “Kesin fark edemediğim bir hata vardır. Hatasızlıktan asla emin olamam.” şeklinde düşünmek ise kökten bir şüphe durumu olurdu.
Gündelik hayattan verebileceğimiz örnekler, elbette Descartes’ın ulaştığı apaçık doğrudan farklı bir nitelik taşıyor. Descartes, temel argümanına zihin yoluyla ulaşıyor ve zihne dair bir duruma ulaşıyor. Biz ise hatasız davetiyeleri beş duyumuz üzerinden elde ettiğimiz bilgilerle kontrol ediyoruz.
Bu noktada amaç, metodik şüpheyi daha sistematik kılabilmek ve bu şüphenin kökeninde “doğruluğundan emin olunana ulaşmak amacıyla bir süre için bir şeyler hatalı, kusurlu olabilirmiş gibi davranmak” olduğunu fark edebilmek. Böyle düşününce aslında hepimizin bu yönteme ara ara başvurduğunu fark edebiliriz.
Kaynaklar:
- Blaschko, P., & Sullivan, M. (2022). Descartes' Meditations: DoubtEverything. In J. Christy& S. Kennedy (Eds.), The Notre DamePhilosophyCommons. Erişim adresi:https://philife.nd.edu/descartes-meditations-doubt-everything/
- Texas A&M University. (t.y.). Descartes: Doubt. Erişim adresi: https://people.tamu.edu/~sdaniel/Notes/descar1.html
Yazar Hakkında:
Gülden Alaz Meriç
Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü Doktora Öğrencisi