Özgün Olmak mı, Çoğunluğa Uymak mı? Tercihiniz Hangisi?
Bir kıyafeti ya da bir elektronik cihazı sırf arkadaşlarınızda olduğu için satın alır mısınız?
Bir kıyafeti ya da bir elektronik cihazı sırf arkadaşlarınızda olduğu için satın alır mısınız? Ya da “Herkesin var, ben de açmalıyım!” diye oluşturduğunuz sosyal medya hesaplarınız var mı? Peki, neden çoğunluğa uyum sağlamak isteriz ya da neden bazen “Herkes öyle yapıyor!” diye benzer davranışlar sergileriz, hiç düşündünüz mü?
Bir genç olarak belki de hayatınızın hiçbir döneminde bir arkadaş grubunun parçası olmak şimdiki kadar önemli olmayacak. Bunun için arkadaşlarımız tarafından kabul görmeyi ve grubun üyesi olarak kalmayı isteriz. Arkadaş gruplarına uyum sağlamak kimlik gelişimimize katkıda bulunur ve bizleri yetişkinliğe hazırlar.
Bazen sosyal medya videoları, bazen kıyafetler, bazen yeni kelimeler ve hatta konuşma biçimleri bile gençler arasında hızla yayılabiliyor. Günümüzde bu etkinin geniş kitlelere yayılmasında sosyal medyanın da büyük rolü var. Dünyanın bir ucunda yapılan bir meydan okuma etkinliği kısa sürede dünyanın öbür ucunda popüler olabiliyor. Bu durum sürü psikolojisi olarak adlandırılıyor.
Bir grubun parçası olmayı istemenin ötesinde sadece popüler bir kişinin yapması bile benzer bir davranışı sergilememize yol açabiliyor. Çünkü özellikle gençler hayranlık duydukları, yerlerinde olmak istedikleri kişilerin davranışlarını, fiziksel özelliklerini veya giyimlerini taklit etme konusunda daha istekli olabiliyor. Böylece kendilerini X hayranı olmak gibi belirli etiketlerle tanımlayabiliyorlar.
Yapılan bir araştırmada toplumun çoğunluğunun özellikle de ünlü kişilerin bir ürünü kullanmasının o ürüne olan talebi artırıp artırmadığını incelemek için bir deney gerçekleştirildi. Deney, ortalama yaşları 18, 23 ve 27 olan üç yaş kategorisinde uygulandı. Bu yaş kategorileri kendi içinde deney grubu ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Ergen yaş kategorisindeki deney grubuna popüler bir akıllı telefon modelinin fotoğrafı gösterildi ve bu telefonu ünlü bir kişinin kullandığı söylendi. Kontrol grubuna ise sadece telefonun fotoğrafı gösterildi. Diğer iki yaş kategorisi ile de benzer deneyler gerçekleştirildi. Sonuçta ünlü kişilerin kullandığının belirtilmesinin, gençlerin o lüks ürüne sahip olma isteğini artırdığı anlaşıldı.
Sosyal bir varlık olarak başka insanların etkisinde kalmamız çok doğal. Hatta çevremizdekiler çok uzun zamandır tanıdığımız insanlar olmasa da görüş ve davranışlarımız üzerinde etkili olabiliyor. Örneğin Harvard Üniversitesinden psikolog Muzaffer Sherif, 1936 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmada bireylerin gruba uyma davranışını inceledi. Deney sırasında katılımcıların karanlık bir odadaki küçük bir ışık noktasının yeri hakkındaki kararlarını belirtmeleri gerekiyordu. Deneye katılan kişilerin karanlık ortamdaki bu ışık kaynağının yerini belirleyebilmek için bir referans noktaları yoktu ve ışık kaynağı göz hareketlerinin etkisi ile hareket ediyormuş gibi görünüyordu. Bu nedenle katılımcılar ışık kaynağının yeri ile ilgili birbirlerinden farklı noktalar belirtebiliyordu. Ancak deneyde yer alan kişiler bir grupla birlikte deneye katıldıklarında ışığın yeri hakkında yaptıkları tahminler tek başlarına deneye katıldıkları zamankine kıyasla birbirine hayli yakındı.
Solomon Asch ise 1955 yılında Scientific American dergisinde yayımlanan çalışmasında diğer insanların fikirlerinin üzerimizdeki etkisini inceledi. Araştırmaya katılan kişiler boyutları birbirinden farklı olan çizgilerin uzunluğu hakkında tahminler yaptı.
Kişiler deneye tek başlarına katıldıklarında yüksek oranda doğru yargıda bulundu. Ancak denekler grup içinde olduklarında işler biraz değişti. Araştırmacılar, grubun içine yanlış cevaplar veren iş birlikçi kişiler yerleştirmişti. Deneyde diğer katılımcılar kendi fikirleri bu yönde olmasa da grupta çoğunluğu oluşturan iş birlikçi üyelerin verdiği yanlış cevaplara uyum gösterdi. Deney sonunda katılımcılardan bazıları verilen talimatı doğru anlamamış olabileceğini düşünerek, bazıları ise farklı görünmemek için gruba uyum sağladığını belirtti.
Görüldüğü gibi bazen bir gruba dâhil olmak için, bazen nasıl davranacağımız konusunda kararsız kaldığımız durumlarda, bazen de göze batmak istemediğimizde çoğunluğun tepkilerine göre hareket etmeyi tercih edebiliyoruz.
Peki, çoğunluğa uymanın avantajları ve dezavantajları neler?
Çoğunluğa uymak Muzaffer Sherif’in deneyinde olduğu gibi nasıl davranacağımız konusunda kararsız kaldığımızda bize yol gösterebilir. Örneğin havalimanı merkeze hayli yakın olan bir şehre gittiğinizi düşünün. Sokakta yürürken alçalmakta olan uçağın gürültüsü panik yapmanıza neden olacakken, çevrenizdekilerin sakin davranması bu durumun normal olduğunu anlamanızı ve sakinleşmenizi sağlayabilir. Ancak böyle bir durumda insanlar sağa sola kaçışsaydı siz de olası tehlikeden korunmak için muhtemelen sığınacak bir yer arardınız.
Bazı durumlarda ise çoğunluğa uymak riskli olabilir. Örneğin trafik kurallarını çiğneyen sürücülere uyup kırmızı ışıkta geçmek kaza yapmanıza yol açabilir. Ya da sosyal medyada yayılan bazı meydan okuma videolarındaki sakatlığa yol açabilecek şakaların tekrarlanması hayli tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Dolayısıyla çoğunluğun her zaman doğru kararlar verdiğini veya doğru davranışlarda bulunduğunu sorgulamadan kabul etmemek gerekir. Karar vermeden önce o durumu kendi mantık süzgecimizden geçirmek daha uygun olacaktır.
-
Asch, S. E., “Opinions and social pressure”, Scientific American, Cilt 193, Sayı 5, s. 31-35, 1955.
-
Bulut, M. B., Grup dinamikleri ve süreçleri: Sosyal psikolojik bir yaklaşım, Ankara, Detay Yayıncılık, 2019.
-
Hogg, M. A. ve Vaughan, G. M., Sosyal psikoloji, Çev.: İ. Yıldız ve A. Gelmez, Ankara, Ütopya Yayınevi, 2011.
-
Niesiobędzka, Małgorzata, “An experimental study of the bandwagon effect in conspicuous consumption”, Current Issues in Personality Psychology, Cilt 6, Sayı 1, s. 26-33, 2018.
-
Sherif, M., “An experimental approach to the study of attitudes”, Sociometry, Cilt 1, Sayı 1/2, s. 90-98, 1937.