Yıldızlararasından Gelen Ziyaretçiler ve Yaşlı Bir Kuyruklu Yıldız 3I/ATLAS
Bugünlerde Güneş sistemi, yıldızlararası ortamdan gelen bir ziyaretçiyi ağırlıyor. Ziyaretçideki bazı gariplikler bu cismin bir uzaylı yapımı olabileceği konusunu gündeme getirmişse de Güneş’e yaklaşmasıyla sırları çözülmeye başlandı. Ziyaretçinin büyük olasılıkla farklı bir kuyruklu yıldız olduğu tahmin ediliyor. 3I/ATLAS adı verilen bu cisim, bilim insanlarının bugüne kadar keşfettiği en yaşlı kuyruklu yıldız olabilir.

3I/ATLAS’ın Hubble Uzay Teleskobu tarafından alınan görüntüsü (NASA)
İnsanoğlu, teleskobun icadından önce Güneş sistemini çıplak gözle ve basit araçlarla gözlemlemiş, özellikle parlak olan nesnelerin hareketlerini ve görünürlüklerini inceleyerek onları anlamlandırmaya çalışmıştı. 1609 yılında Galileo’nun küçük mercekli bir tüpü gökyüzüne çevirmesiyle başlayan teleskop çağı, son yarım yüzyılda uzaya yerleştirilen teleskoplarla bambaşka bir boyuta taşındı. Günümüzde yüksek teknolojinin sunduğu imkânlarla Güneş’ten asteroitlere, kuyruklu yıldızlardan gezegenlere ve onların uydularına kadar pek çok gök cismi ayrıntılı biçimde gözlemlenebilmekte ve önemli keşifler yapılmaktadır. Özellikle Hubble Uzay Teleskobu (HUT) ve James Webb Uzay Teleskobu (JWUT), gözlem kapasitesini olağanüstü düzeyde geliştirdi. Yüksek optik sistemler ve hassas alıcı teknolojilerinin uzayda etkin biçimde kullanılması sayesinde Güneş sisteminin yapısı ve dinamikleri farklı dalga boylarında çok daha ayrıntılı olarak incelenebiliyor.
Güneş sistemindeki asteroitler ve kuyruklu yıldızlar gerek yapıları gerekse oluştukları ortamlar ve yörünge özellikleriyle sistemimizi anlamamız için önemli bilgiler sunar. Temelde buz, toz içeriğinde devasa kayaçlar olan bu yapıların Dünya’ya yakın konumda gözlenmesi ve izlenmesi için önemli projeler yürütülüyor. Dünya’ya yakın geçtiği için çarpma tehlikesi olan asteroitlerin takibi dışında yapısal özelliklerinin anlaşılması için de çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bu cisimlerin çapları genellikle 1 km’den küçük olduğundan ve cisimler yalnızca Güneş ışığını yansıttığından oldukça sönüktür. Bu da gözlemlenmelerini zorlaştırıyor. Yine de asteroit ve kuyruklu yıldız gibi nesnelerin yıldızlara kıyasla çok daha hızlı hareket etmeleri, onları görüntülerde ayırt edilebilir kılıyor. Bu cisimler Güneş sistemi içinde oluşmuşlarsa yaşları, sahip oldukları kimyasal içerik ve yörünge özellikleri bu sistemin izlerini yansıtıyor.
Güneş sistemi ve içindeki tüm nesneler ile galaksimizdeki tüm cisimler, bu devasa yapının kütle merkezi etrafında çok büyük yörüngelerde dolanır. Bu dolanmalar sırasında zaman zaman birbirlerine yaklaşır ve hatta kütle çekim alanlarına yakalanır veya bulundukları kütle çekim alanından kurtulabilirler. Ayrıca başka sistemlerdeki gök cisimleri çarpışmalar ya da dinamik etkileşimler sonucu kendi sistemlerinden fırlatılarak farklı yönlerde ivmelenebilir. Yıldızlar veya yıldız-gezegen sistemleri arasındaki mesafeler çok büyük olsa da bu tür karşılaşmalar düşük olasılıklagerçekleşebilir.
2017 ve 2019 yıllarında, sırasıyla 1I/Oumuamua ve 2I/Borisov cisimleri, Güneş sistemine ait olmayıp galaksimizden gelen iki cisim olarak keşfedildi. Araştırmalara göre, tartışmalı da olsa, birkaç yüz metreyi geçmeyen çapa sahip 1I/Oumuamua dışarıdan gelen alışılmadık özellikler taşıyan bir kuyruklu yıldız adayı olabilir. Çünkü klasik kuyruklu yıldızlarda görülen koma ve kuyruk yapısına sahip değil.
İkinci ziyaretçi olması sebebiyle isminin önüne 2I (Interstellar 2) konulan 2I/Borisov, 2019’ da keşfedildi. Bu cismin o tarihe kadar gözlenen en bozulmamış kuyruklu yıldız olabileceği düşünüldü. Bu durum, 2I/Borisov’un Güneş sistemine ulaşana kadar başka bir yıldızın yakınından geçmediğini düşündürüyordu. 2I/Borisov’un yörüngesi ve hızı, yıldızlararası uzaydan gelen bir kuyruklu yıldız olduğunu kesin bir biçimde ortaya koyuyordu.
Araştırmalar, 2I/Borisov’un yoğun ve kayalık yapısının cismin ana yıldızına yakın bölgelerdeki kozmik çarpışmalar sırasında oluştuğunu gösteriyor. Daha sonra bu çarpışmalarla parçalanmış ve büyük olasılıkla aynı yıldızın çevresinde dolanan dev gezegenlerin kütle çekimi etkisiyle yıldızlararası ortama fırlatılmış olabilir.
Güneş sistemine yıldızlar arasından gelen ziyaretçiler: Solda 1I/Oumuamua, ortada 2I/Borisov ve sağda 3I/ATLAS.
Son ziyaretçi: 3I/ATLAS
NASA tarafından finanse edilen ve robotik teleskoplardan oluşan ATLAS (Asteroid Karasal Çarpma Son Uyarı Sistemi), Dünya’ya çarpma tehlikesi olan asteroitleri takip edip uyarı verebilen bir gözlemevi. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler sırasında, 1 Temmuz 2025 tarihinde yıldızlararası uzaydan gelen yeni bir cisim keşfedildi. Gökyüzünde Yay Takımyıldızı bölgesinde görülen bu yeni cisme 3I/ATLAS ismi verildi.
Keşiften sonra, farklı gözlemevlerinde aynı bölgeye ait geçmiş gözlemler incelenerek cismin yörüngesi hesaplandı ve araştırmalar hız kazandı. Kuyruklu yıldız olduğu tahmin edilen cisim, yörünge özellikleri başta olmak üzere diğer iki ziyaretçi 1I/Oumuamua ve 2I/Borisov’dan oldukça farklıydı. Bu nedenle 3I/ATLAS için kimi araştırmacılar “uzaylılara ait bir nesne” olabilir şeklinde yorumlar dahi yaptı. Ancak cismin Güneş’e yaklaşmasıyla sırları çözülmeye başlandı.
3I/ATLAS, gökyüzünde çok sayıda cismin olduğu kalabalık bir alanda keşfedildi. İçteki kutunun ortasında oldukça sönük bir cisim olarak görülebilmektedir (NASA).
3I/ATLAS Neden İlgi Görüyor?
3I/ATLAS, diğer iki yıldızlararası ziyaretçiden oldukça farklı yörünge özelliklerine ve hıza sahip. Güneş sistemi dışından geldiği için başka bir yıldız-gezegen sisteminin üyesi olabileceği düşünülüyor. Bu da hem bilim insanlarının hem de gök bilim meraklılarının ilgisini artırıyor. Nesnenin başka yıldız-gezegen sistemlerinin nasıl oluşup geliştiği konusunda bilgi verebileceği düşünülüyor.
3I/ATLAS Dünya’ya Çarpabilir mi?
3I/ATLAS kuyruklu yıldızı Dünya için bir tehdit oluşturmuyor. Dünya’ya en fazla 19 Aralık 2025 tarihinde yaklaşık 270 milyon km kadar yaklaşacak. 29 Ekim 2025’te ise Güneş’e en yakın konumuna ulaşarak yıldızımıza yaklaşık 210 milyon km mesafeden geçecek.
19 Ağustos 2025 tarihi itibarıyla 3I/ATLAS’ın Dünya’ya uzaklığı yaklaşık 393 milyon km ve görsel parlaklığı yaklaşık 15,3 kadir olarak ölçüldü.
Cismin gökyüzündeki güncel konumu ve Güneş sistemi içinde izlediği yörünge buradan takip edilebilir.
3I/ATLAS’ın Güneş sisteminde izlediği yörünge, bazı gezegenlerin Güneş etrafındaki yörüngeleriyle birlikte gösteriliyor.
3I/ATLAS’ın Güneş Sistemi Dışından Geldiğini Nasıl Biliyoruz?
3I/ATLAS’ın Güneş sistemi dışından geldiğini anlamamızı sağlayan en önemli ipuçları, cismin hızı ve yörünge özellikleridir. Yapılan analizler, bu cismin Güneş’in kütle çekimine bağlı olmadığını ortaya koydu. Çünkü 3I/ATLAS 6,2 gibi oldukça yüksek bir basıklık değerine sahip hiperbolik bir yörüngede ilerliyor. Hatırlatmak gerekirse;
- 0 basıklık → çember yörünge,
- 0-1 arası basıklık → eliptik yörünge,
- 1 basıklık→ parabolik yörünge,
- 1’den büyük basıklık → hiperbolik yörüngeye karşılık gelir.
Hiperbolik yörüngelerde hareket eden cisimler, Güneş’in etrafında geri dönüşü olmayan bir yol izler ve bu, onların geldikleri yıldızlararası uzaya geri döneceğini gösterir. Daha önceki ziyaretçilerden 1I/Oumuamua yaklaşık 1,2’lik bir yörünge basıklığına sahipken 2I/Borisov’un basıklığı 3,6 değerindeydi. Bu nedenle 3I/ATLAS, diğer iki cisme göre oldukça farklı bir yörüngeye sahip.
Peki, bu üçüncü ziyaretçi nereden geliyor olabilir?
Bilim insanları 3I/ATLAS’ın henüz kesin olarak hangi yıldız ya da yıldız-gezegen sisteminden kopup geldiğini belirleyemedi. Ancak cismin Güneş’e göre yüksek hızı (saniyede yaklaşık 60 km) ve kinematik analizleri, onun galaksimizin “kalın disk” adı verilen bölgesinden gelmiş olabileceğini düşündürüyor. Bu bölge, galaksimizin ana düzleminin üzerinde ve altında yer alan, çoğunlukla yaşlı yıldızlardan oluşan şişkin bir yapı. Bu nedenle 3I/ATLAS’ın, 8 milyar yıldan daha yaşlı bir yıldız sisteminden kopmuş olabileceği öne sürülüyor. Hatta bazı araştırmacılar, ziyaretçi kuyruklu yıldızın kökeni için daha yaşlı yıldızlar öneriyorlar.
İlk gözlemler 3I/ATLAS’ın bir kuyruklu yıldız olabileceğini işaret etti. Ancak cisim belirgin bir kuyruk ve komaya sahip değil, yalnızca az miktarda toz salınım gösteriyor. Bu durum, cisim Güneşe daha fazla yaklaştığında değişebilir. Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağından geçerken ısınma nedeniyle daha belirgin bir koma ve belki de kuyruk yapısı gösterebilir.
İlk tahminler, bu nesnenin 20 km kadar genişliğe sahip olacağını söylese de daha sonraları Vera Rubin Gözlemevi’nin verileri boyutunun 10 km civarında olabileceğini gösterdi. Son olarak Hubble Uzay Teleskobu’ndan elde edilen veriler, cismin çapının yaklaşık 5,6 km (belki de çok daha küçük) olabileceğine işaret etti.
Giderek gelişen teleskop teknolojileri ve analiz yöntemleri sayesinde gelecekte bu tür küçük ama önemli yıldızlararası cisimlerin daha sık keşfedilmesi bekleniyor. Bu keşiflerle yalnızca bu tür küçük cisimlerin yapıları hakkında değil, aynı zamanda farklı yıldız-gezegen sistemlerinin nasıl ve hangi yapısal özelliklerde oluştukları konusunda bilgiler alınabilir.
Solda, yıldızlararası nesne Comet 3I/ATLAS, Hawaii’deki Gemini North teleskobu tarafından alınan görüntüde yoğun bir yıldız alanı boyunca çizdiği çizgi yapı görülüyor. Renkler, 3 filtre kullanılarak alınmıştır: kırmızı, yeşil ve mavi. Sağ tarafta ise kuyruklu yıldızın kompakt koması veya buzlu çekirdeğini çevreleyen gaz ve toz bulutu görülüyor (NSF NOIRLab).
Sözlük:
Koma: Kuyruklu yıldızın çekirdeğini çevreleyen, genellikle gaz ve tozdan oluşan parlak bulut.
Kaynaklar:
- https://science.nasa.gov/solar-system/comets/3i-atlas/
- https://science.nasa.gov/blogs/planetary-defense/2025/07/02/nasa-discovers-interstellar-comet-moving-through-solar-system/
- https://www.livescience.com/oumuamua-interstellar-hydrogen-or-aliens.html
- https://www.space.com/astronomy/comets/new-interstellar-object-3i-atlas-everything-we-know-about-the-rare-cosmic-visitor
- https://www.scientificamerican.com/article/new-interstellar-object-3i-atlass-biggest-mysteries-explained/
- https://earthsky.org/space/new-interstellar-object-candidate-heading-toward-the-sun-a11pl3z/
Yazar Hakkında:
Prof. Dr. Faruk Soydugan
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü & Ulupınar Gözlemevi