Dev Bir Gezegenle Küçük Bir Yıldız Arasındaki Fark Nedir?
Gökcisimlerinin çok belirgin farklara göre sınıflandırıldığını düşünebilirsiniz. Ancak bazen kullanılan kavramları sanıldığı kadar kesin çizgilerle ayırmak mümkün olmayabilir. Örneğin Dünya’dan hacimce 1321, kütlece 318 kat büyük olan ve büyük oranda hidrojen ve helyumdan oluşan Jüpiter neden bir yıldız değil de bir gezegen olarak tanımlanıyor?
Yıldızlararası ortamdaki yoğun toz ve gaz bulutu kendi kütleçekim etkisiyle içe doğru çökerken, merkezi yoğunlaşmaya ve ısınmaya başlar. Bu yoğun ve sıcak merkez zamanla yıldızı oluşturur. Bir gökcisminin yıldız olarak sınıflandırılabilmesi için çekirdeğinde nükleer füzyon tepkimeleri gerçekleşebilmelidir. Bunun için bir yıldızın kütlesinin Jüpiter’in kütlesinden en az 80 kat büyük olması (Güneş’in kütlesinin en az %8’i) gereklidir. Kütlesi Jüpiter’in kütlesinin 13-80 katı olan gökcisimleri ise kahverengi cüce olarak isimlendirilir.
Gezegenlerin oluşma süreçleri ise yıldızlardan farklıdır. Yıldızın oluşumundan sonra toz ve gaz bulutundan arta kalan parçacıklar zamanla genç yıldızın çevresinde disk şeklinde bir yapı oluşturur. Gezegenler bu yapının içindeki toz parçacıklarının çarpışarak bir araya gelmesi sonucu oluşur.
Ancak kütlesi bir yıldıza göre çok küçük, bir gezegene göre ise çok büyük olan gökcisimlerinin nasıl sınıflandırılacağı bilim insanları arasında tartışma konusu olmaya devam ediyor. Gezegenler çoğunlukla bir yıldızın etrafında hareket eder. Herhangi bir yıldız etrafında dönmeyen gökcisimlerinin yıldızlara benzer bir süreçle oluştuğu düşünülebilir. Ancak bir gezegenin diğer gökcisimleri ile arasındaki kütleçekim etkileşimi, oluşumunun ilk aşamalarında gezegen sisteminin dışına itilmesine sebep olabilir.
Bir gökcisminin bir yıldıza mı yoksa bir gezegene mi benzer bir süreçle oluştuğunu belirlemek için bilim insanları son yıllarda gökcisminin etrafında disk şeklinde bir yapı olup olmadığını inceliyor. Etrafında böyle bir yapı bulunmasının, o gökcisminin yıldızlara benzer bir süreç sonucu oluştuğunu gösteren önemli bir kanıt olduğu düşünülüyor.