İlgi Çekici Bir Meslek: Su Altı Hekimliği
Sayısız bitki ve canlı çeşitliliğiyle su altı keşfedilmeyi bekleyen bir ortam. Bu dünyayı kendiniz deneyimlemek istiyorsanız, bunun en iyi yollarından biri dalış sporu ile ilgilenmek.
Sayısız bitki ve canlı çeşitliliğiyle su altı keşfedilmeyi bekleyen bir ortam. Su altına olan ilginizin daha önce çekilmiş fotoğrafları incelemekle sınırlı kalmasını istemiyor ve bu keşfedilmemiş dünyayı kendiniz deneyimlemek istiyorsanız, bunun en iyi yollarından biri dalış sporu ile ilgilenmek. Ancak su altında olmanın bazı tehlikeleri var. Çünkü su altında derinlere indikçe basınç artıyor. Dış basınç değişimlerinin ise vücudumuz (özellikle kalp-damar sistemimiz, akciğerlerimiz ve kulaklarımız) üzerinde önemli etkileri var. Tıbbın bu uzmanlık alanı su altı hekimliği ve hiperbarik tıp olarak isimlendiriliyor. Bu alanda çalışan hekimler ise su altı hekimi olarak isimlendiriliyor.
Su altı hekimleri dalış yapmak isteyen kişileri dalıştan önce muayene ederek dalış için uygun olup olmadıklarını belirliyor. Kırk metreden daha derine yapılacak, uzun süre çalışma gerektiren dalışlarda ise dalış alanında görev yapıyorlar.
Bazı riskleri bulunmasına rağmen dalış kurallara uygun yapıldığı sürece güvenli bir spor dalı. Dalış nedeniyle en sık görülen rahatsızlıklar ise orta kulak ve sinüs yaralanmaları. Vurgun, dalış sırasında karşılaşılan sağlık problemleri arasında en bilineni olsa da sık rastlanılan bir dalış hastalığı değil. Ancak vurgun sonucunda vücutta kalıcı hasar kalabilmesi ve ölüm riskinin ortaya çıkabilmesi nedeniyle ciddi bir hastalıktır.
Peki, Vurgun Nasıl Oluşur?
Deniz seviyesinde insanlara etki eden atmosfer basıncı 1 atm’dir. Su altında ise her 10 metre derinlikte suyun kütlesi nedeniyle dış basınç 1 atm artar. Yani 10 metre derindeyken üzerimize etki eden dış basınç, hem atmosfer basıncı hem de sudan dolayı 2 atm’dir. Bu değer 20 metrede 3 atm, 30 metrede 4 atm’ye çıkar.
Havada yaklaşık %78 oranında azot ve %21 oranında oksijen bulunur. İnsan vücudunda oksijen solunum için tüketilirken, azot gazı ise kullanılmaz. Dalış sırasında kullanılmayan azot gazı dış basıncın artması ile vücutta birikmeye başlar. Normalde azot kanda çözünmüş hâlde bulunur. Ancak dalış sırasında yüzeye hızlı bir şekilde çıkıldığında çözünmüş hâldeki azot gazı, dış basıncının azalması nedeniyle gaz kabarcığı hâline geçer. Bu kabarcıklar vurgun hastalığına yol açar.
Kanda çözünmüş hâldeki gazın dış basınç azaldıkça gaz kabarcıklarına dönüşmesi Henry gaz yasası ile açıklanır. Henry gaz yasasına göre gazların sıvılardaki çözünürlüğü kısmi basınçları ile doğru orantılıdır. Gazın sıvı üzerindeki basıncı artarsa çözünürlüğü artar. İnsan vücudunda ise olay bu kadar basit değildir. Dokularda oluşan gaz kabarcıkları, oluştuğu hücrenin ölümüne sebep olur. Damardaki gaz kabarcıkları ise damarın genişliğine göre damarı tıkayabilir. Bu durumda tıkanan damarın beslediği hücreler ölür. Vurgun sonucu deride kaşıntı ya da kaslarda ağrı gibi görece basit belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak sinir sisteminin etkilenmesi durumunda duyu kaybı, kas gücü kaybı ve felç gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
Vurgundan korunmak için yüzeye doğru çıkarken azot gazının vücuttan atılması amacıyla belirli derinliklerde beklenmelidir. Vurgunun tedavisi için gaz kabarcıklarının yok olması, dokulara tekrar kan ve oksijen gitmesi gerekir. Su altı hekimleri vurgunun tedavisi için basınç odalarını kullanır.
Basınç Odaları Nasıl Çalışır?
Boyle gaz yasasına göre sabit sıcaklıktaki bir gazın basıncı ile hacmi ters orantılıdır. Vücut sıcaklığımız yaklaşık 37℃’dir. Basınç odalarının içinde dış basınç artırılarak kan ve dokulardaki gaz kabarcıklarının hacminin küçülmesi sağlanır. Küçülen kabarcıklar kritik bir seviyeden sonra yok olur. Örneğin vurgun tedavisinde hastalar basınç odasının içinde 18 metre derinlikteki dış basınca eş değer bir basınçta 135 dakika boyunca kalır. Böylece su altındaki basınçlı ortamın benzeri oluşturulur. Basınç değişimi sırasında hastalar kulaklarında aynı dalıştaki gibi basınç değişimini hisseder ve kulak eşitleme manevraları yaparak basınç farkını eşitlemeye çalışırlar.
Tedavi derinliği olan 18 metredeki su altı basıncına ulaşıldığında hastalar saf oksijen solumaya başlar. Yüksek basınç odasında maske ile saf oksijen soluyan hastaların kan plazmalarında oksijenin çözünürlüğü artar. Bu sayede gaz kabarcığı nedeniyle kan gitmediği için oksijensiz kalan dokulara oksijen ulaşabilir. Tedavinin sonuna doğru dış basınç yavaş yavaş azaltılır ve azot gazının tekrar kabarcık oluşturmadan dışarı atılması sağlanır.
Duyu kaybı ve kas gücü kaybı gibi ciddi sorunlarla su altı hekimine başvuran hastalar basınç odasında oksijen tedavisi ile normal hayatlarına dönebilir. Tek tedavi ile iyileşen hastalar bir hafta sonra dalış, 24 saat sonra da uçuş yapabilir.
Kaynaklar:
- Edmons, C. ve ark, Diving and Subaquatic Medicine, Ed.: M. Bennett, CRC Press, s. 125-183, 2016.
- https://www.navsea.navy.mil/Portals/103/Documents/SUPSALV/Diving/US%20DIVING%20MANUAL_REV7.pdf?ver=2017-01-11-102354-393
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4381562/
- https://www.health.harvard.edu/a_to_z/decompression-sickness-a-to-z