Neden Bazı Şarkılar Tüylerimizi Diken Diken Eder?
Müzik dinlerken bazen boğazınız düğümlenir, kalbiniz hızlanır ve kollarınızda, ensenizde o tanıdık ürperti yayılır; vücudunuzdan elektrik akımı geçmiş gibi hissedersiniz. İşte bu olguya bilim insanları frisson adını verir. Fransızca kökenli bu kelime, titreme veya ürperti anlamına gelse de nörobilim açısından frisson etkisi çok daha karmaşık bir duyusal tepkiye işaret ediyor.

stock-eye/iStockphoto.com
Frisson genellikle beklenmedik müzikal anlarda ortaya çıkan yoğun haz ve buna eşlik eden fiziksel tepkiler bütünüdür. Örneğin bir şarkıdaki ani ve güçlü bir ses yükselmesi (crescendo), beklenmedik bir ton değişimi (modülasyon) ya da alışılmadık bir enstrüman girişi bu hissi tetikleyebilir. Çoğu insan frisson’u tüylerin diken diken olması ya da vücudun elektriklenmesi olarak tanımlar. Ancak bu deneyim yalnızca deride hissedilen bir tepki değil beyinde gerçekleşen karmaşık bir süreçtir. Frisson sırasında beynin ödül sistemi başroldedir. Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre bu etki sırasında dopamin salımı iki aşamada gerçekleşir:
Beklenti Aşaması: Müzikal bir doruğun yaklaşacağını hissettiğinizde beyninizin nucleus accumbens (kuyruklu çekirdek) ve ventral tegmental alan bölgeleri dopamin salgılamaya başlar. Bu süreç, en sevdiğiniz yemeğin yakın zamanda önünüze geleceğini bilmeniz gibi, bir haz beklentisi oluşturur.
Pikovit44/iStockphoto.com
Doruk Anı: Beklenen o an geldiğinde -güçlü bir vokal patlaması, ani bir ton değişimi, orkestranın hep beraber çaldığı (tutti) sırada- beyin, kaudat çekirdek ve prefrontal korteks üzerinden dopamin salar ve gerçek haz duygusunu pekiştirir. Bunun sonucunda tüyleriniz diken diken olur ve kalp atışınız hızlanır.
Bu süreç yalnızca müziğin güzel olması sonucu değil beynin sürprizleri ödüllendirme biçimi sayesinde gerçekleşir. Müzikal beklentinin ustaca kurulup ardından beklenmedik bir şekilde kırılması, frisson’u tetikleyen ana mekanizmadır. Frisson’u tetikleyen bazı tipik müzikal unsurlar şunlardır:
- Ani bir ton değişimi: Örneğin majör-minör geçiş.
- Ani dinamik patlamalar: Sessizlik hâkimken ansızın sesin yükselmesi.
- Vokal vibrato ve uzun tınılar: Özellikle güçlü duygusal ifadeye sahip insan sesi.
- Koro girişi: Tek bir sesin ardından toplu seslerin aniden katılması.
- Dissonansın çözülmesi: Gergin bir akorun beklenmedik ama tatmin edici çözülüşü. (Müzikte bazen aynı anda çalınan iki ses önce çatışıyormuş gibi duyulur, ardından uyumlu hâle gelir.)
Peki, vücudumuz neden böyle bir tepki verir? Bazı teoriler, frisson’un kökenini hayatta kalma mekanizmalarına bağlar. Örneğin ani bir gök gürültüsü ya da yabani bir hayvan sesi bedensel alarm tepkisini tetikler ve hayatta kalma mekanizmalarımızı devreye sokar. Müzik de bu duyusal alarm mekanizmasını duygusal haz ile harmanlayarak devreye sokar. Duygusal alarm mekanizması beynimizin bizi tehlikelerden koruyan erken uyarı sistemidir. Böylece beyin hem uyarılmış hem de ödüllendirilmiş olur.
Frisson’un sosyal bağları güçlendiren bir yönü de vardır. Toplu hâlde müzik dinlerken (örneğin bir konser ya da dini tören sırasında) paylaşılan duygusal yoğunluk grup bağlılığını artırır. Araştırmalar frisson’a yatkın bireylerin yüksek empati düzeyine, müzikle duygusal bağ kurma eğilimine ve genellikle daha fazla açık fikirlilik (Big Five Openness) özelliğine sahip olduğunu gösteriyor. İlginç biçimde profesyonel müzisyenler, frisson’a hem daha sık hem de daha kontrollü şekilde maruz kalabiliyor. Çünkü bu müzisyenler, müziğin yapısal sürprizlerini hem teknik hem duygusal düzeyde daha fazla hissedip algılayabiliyor. Profesyonel müzisyenler, müzikteki sürprizleri hem kulaklarıyla hem de bilgileriyle daha iyi fark eder. Onlar sadece melodiyi değil altındaki gizli oyunları, beklenmedik akorları ve ritim değişikliklerini de anlar. Bu yüzden müzikte heyecan veren o “tüyleri diken diken eden” anı (frisson) hem daha çok yaşar hem de isterlerse bu duyguyu daha bilinçli bir şekilde kontrol edebilirler.
Frisson, beynimizin hem sanatı hem de biyolojiyi aynı anda kucakladığı nadir anlardan biri. Bir şarkı sadece notalar ve ritimlerden ibaret değildir, beynimiz için beklenmedik bir hediye paketi gibidir. Bu paket açıldığında ise kollarımızda dolaşan ürpertinin ardında karmaşık bir nörokimyasal senfoni vardır.
Bir dahaki sefere tüyleriniz diken diken olduğunda bilin ki yalnızca müziğin değil biyoloji ve duyguların da senfonisi çalıyor.
Kaynaklar:
Yazar Hakkında:
Dr. Fatma Gökçe Çiçek Tuğer
Piyano Sanatçısı/Müzikolog