Besin Alerjisi Giderek Yaygınlaşıyor
Besin alerjisine, bütün dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde sıkça rastlanıyor. Bu alerjiye neden olan en önemli etkenlerden biri ise D vitamini eksikliği.
Besin alerjileri, bağışıklık sisteminin normal şartlarda zararsız olan bir besin maddesini yanlışlıkla zararlı olarak algılayarak aşırı tepki vermesiyle oluşur. Çocuklardaki besin alerjisi oranının yaklaşık %8 olduğu ve son dönemlerde besinlere karşı alerjik olma durumunun eskiye nazaran %18 arttığı belirtiliyor. Besin alerjileri erkek çocuklarda kız çocuklara göre daha çok görülüyor. Her türlü besinin gıda alerjisi yapma potansiyeli var ancak süt, yumurta, buğday, soya, fıstık, fındık, balık ve deniz ürünleri besin alerjisine en sık neden olan gıdalar. Süt, yumurta, soya ve buğday alerjileri zamanla iyileşirken fıstık, fındık, balık ve deniz ürünlerinin alerjileri ömür boyu devam edebiliyor.
Günümüzde besin alerjilerine bağlı anafilaksi yani aniden başlayan ve ölüme neden olabilen ciddi bir alerjik tepki verme riskinin %50 arttığı söyleniyor. Anafilakside genel olarak kızartılı bir kaşıntı, boğaz şişmesi ve düşük kan basıncı gibi belirtiler oluşur. Bu aşırı tepkiler bazı kan hücrelerinden protein salınmasından kaynaklanır. Söz konusu proteinler alerjik tepki başlatabilen ya da bir tepkiyi daha ciddi hale getirebilen maddelerdir ve salımlarına bağışıklık sistemi neden olabilir.
Yapılan çalışmalar besin alerjisi olan çocuklarda diğer organları etkileyen -astım gibi- alerjik hastalık riskinin 2-4 kat arttığını gösteriyor. Besin alerjileri deri, mide ve bağırsak sistemi olmak üzere birçok organı etkileyebilir. Örneğin alerji, mide ve bağırsak sistemini etkilediğinde ishal, kabızlık, dışkıda kan olması, bağırsaklarda kanama, iştahsızlık, reflü (asitli mide içeriğinin mideden yemek borusuna geri kaçması), büyüme geriliği gibi belirtilerle karşılaşılabilir. Solunum sistemi besin alerjilerinden etkilendiğinde ise burunda tıkanıklık, kaşıntı, hapşırma, akıntı ve yine akciğerlerde öksürük, hırıltı ve nefes darlığına yol açan astım görülebilir. Uzmanlar besin alerjilerinde doğru tanının çok önemli olduğunu, tedavide kişiye dokunan gıdanın diyetten çıkarılması gerektiğini söylüyor. Besin alerjisi tanısında deri testlerinin ve kan tahlillerinin yapıldığı ve bu tür testler için yaş sınırlamasının olmadığı belirtiliyor.
Çocuk sağlığı alanında önemli çalışmaların yayımlandığı Pediatrics dergisinde, besin alerjileri için özellikle D vitamininin önemine vurgu yapılıyor. D vitamini kalsiyum ve fosforun sindirim yollarında kullanılması ve emilmesi ile özellikle çocuklarda büyüme için gerekli bir vitamindir. Vücuda besinler yoluyla provitamin D şeklinde alındıktan sonra güneş ışınlarının etkisiyle derinin altında D vitaminine dönüşür. Provitamin, vücuda dışarıdan alınan ve çeşitli işlemlerden sonra vitamin haline dönüştürülen maddedir. Örneğin havuçta bulunan beta karoten bir provitamindir ve vücuda alındıktan sonra karaciğerde geçirdiği işlemlerden sonra A vitaminine dönüştürülür. Aynı şekilde provitamin D de güneş ışığı yardımıyla derinin altında D vitaminine dönüştürülür. Kuvvetli kemik ve dişler, D vitamininin kalsiyumu sindirim yollarına yerleştirmesiyle oluşur.
D vitamini sadece kemik ve dişleri etkilemiyor. D vitamini eksikliğinin, iki yaşın altındaki çocuklarda besin alerjisi riskini artırdığı ve çocuklarda besin alerjileri nedeniyle görülen ekzema gibi ciddi alerjik deri hastalıklarının şiddeti üzerinde etkili olduğu belirtiliyor. D vitamini seviyesi çok düşük olan tüm çocukların birden fazla besine karşı alerji geliştirme riski artıyor. D vitamini eksikliğinin özellikle süt ve buğday alerjileri için risk oluşturduğu söyleniyor. Bu alerjiye sahip olan çocuklarda D vitamini seviyesine mutlaka bakılması ve eksikliğin tedavi edilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Ayrıca, uzmanlar vücudumuzun D vitamini depolamasına yardımcı olması açısından güneşin dik gelmediği saatlerde açık havada vakit geçirmemizi tavsiye ediyor.
Kaynaklar: