Su Kaynaklarını Temiz Tutmak Neden Önemli?
Dünya üzerindeki yaşam için gerekli olan su kaynaklarının %1’den daha azı erişilebilir ve içilebilir nitelikte tatlı su. Bu kısıtlı kaynağın farklı şekillerde kirlenmesine yol açarak kullanılamaz hâle gelmesine neden oluyoruz.
Çiftlik hayvanlarının evcilleştirilmesi, tarıma dayalı hayat, Sanayi Devrimi ve günümüzdeki teknolojik gelişmeler… İnsanlık tarihi Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman içinde çok küçük bir bölümü oluştursa da insanların gezegenimiz ve yeryüzündeki canlı yaşam üzerinde önemli etkileri var. Örneğin dünya genelindeki 7,6 milyar insan tüm canlı biyokütlesinin sadece %0,01’ini oluşturmasına rağmen, tüm yabani memelilerin yaklaşık %83’ü ve yabani bitkilerin yarısı insanlar nedeniyle yok oldu. İnsanlık sadece dünya üzerindeki canlı yaşamı değil doğal kaynakları da olumsuz etkiliyor. Bu kaynaklardan biri de yeryüzündeki yaşam için hayati önem taşıyan su.
Dünya her ne kadar mavi gezegen olarak bilinse de yeryüzündeki suyun yaklaşık %97,5’i tuzlu su. Geriye kalan %2,5’luk kısmı oluşturan tatlı suyun yaklaşık üçte ikisi ise buzullarda katı hâlde bulunuyor. Yani erişilebilir değil. Dolayısıyla yaşam için gerekli olan su kaynaklarının %1’den daha azı erişilebilir ve içilebilir nitelikte tatlı su. Bu kısıtlı kaynağın farklı şekillerde kirlenmesine yol açarak kullanılamaz hâle gelmesine neden oluyoruz.
Suyu Kirleten Başlıca Kirleticiler
Su kütleleri çevresel etkenlerle kirlendiğinde su kirliliği ortaya çıkıyor. Başlıca su kirleticileri ise şunlar:
Atık Sular
Özellikle şehirleşmiş bölgelerdeki evlerde veya sanayi işletmelerinde kullanılan atık sular ile yağmur sularıyla taşınan zararlı kimyasal ve biyolojik kirleticiler su yollarına karışarak tatlı su kaynaklarını kirletebiliyor.
Tarımsal Sulama
Dünya genelinde tüketilen tatlı suyun yaklaşık %70’i tarımsal sulama için kullanılıyor. Tarım aynı zamanda gölleri, nehirleri ve yer altı sularını kirleten başlıca kirletici kaynaklarından biri. Tarım ürünlerinin verimini artırmak için kullanılan pestisitler yani tarım ilaçları, kimyasal gübreler ve hayvan gübreleri su yollarına karışarak tatlı su kaynaklarının kirlenmesine neden oluyor.
Bunlar dışında deniz, hava ve kara taşıtlarından, tanker kazalarından, yer altındaki çatlaklardan kaynaklanan petrol sızıntıları; uranyum madenciliği, nükleer silah denemeleri ve nükleer kazalar sonucu açığa çıkan radyoaktif atıklar; fabrikalardan atılan kimyasal maddeler su kaynaklarına karışarak su kirliliğine neden olabiliyor.
Cıva ve kurşun gibi ağır metaller, deterjanlar, plastikler, endüstriyel çözücüler, kloroflorokarbon ve benzen gibi uçucu organik bileşikler, ilaçlar, tarım ilaçları gibi birçok kirletici suda yaşayan canlılar için tehdit oluşturuyor.
Su Kirliliğini Önlemek İçin Neler Yapabiliriz?
Su, uygun koşullarda içindeki kirleticileri doğal yollarla ortadan kaldırabiliyor. Ancak kirlilik kontrolsüz hâle geldiğinde ve kirlilik kaynakları sürekli olarak suya karıştığında su kendi kendini temizleme yeteneğini kaybedebiliyor. Bu nedenle su kalitesinin düzenli olarak izlenmesi ve bir sorun tespit edilmesi durumunda gerekli önlemlerin geç olmadan alınması gerekiyor.
Su Kirliliği İnsan Sağlığını Nasıl Etkiliyor?
Sudaki hastalığa neden olan mikroorganizmalar yani patojenlerden kaynaklanan hastalıklar arasında kolera, tifo, ishal, çocuk felci, amipli dizanteri, sarılık ve tifo bulunuyor. Suyla bulaşan hastalıkların çoğu su kaynaklarına dışkı karışmasından kaynaklanıyor. Patojenlere bağlı hastalıkların yanı sıra sudaki kirlilik solunum yolu hastalıkları, kanser, nörolojik bozukluklar ve kalp-damar hastalıklarına yol açabiliyor. Örneğin petrol sızıntıları insanlar için büyük tehlike oluşturuyor. Sudaki ağır metaller deniz ürünlerine geçebiliyor ve bu canlıları tüketen insanlarda ağır metal birikmesine bağlı olarak Alzheimer, Parkinson gibi nörolojik hastalıklar görülebiliyor.
Su Kirliliğinin Suda Yaşayan Canlılar Üzerindeki Etkileri
Su kaynaklarının kirlenmesi sonucu çevresel koşullarda ortaya çıkan değişiklikler, suda yaşayan organizmalar için ciddi sorunlar oluşturabiliyor. Bu durumda sudaki organizmalar ya uygun başka bir habitata göç ediyor ya da yaşam ortamlarında ortaya çıkan değişime uyum sağlayamadıkları için ölüyor. Yaşam alanlarının daha az etkilendiği durumlarda ise üreme kapasiteleri veya metabolizmaları olumsuz etkileniyor. Ekosistemdeki bazı canlı türlerinin sayısının artıp bazılarının azalması tüm ekosistemi etkilediği için uzun vadede olumsuz sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Yoğun yağmurlardan veya sellerden sonra tarım ilaçları, kimyasal gübre gibi kirletici maddeler su yollarına taşınabiliyor. Özellikle tarım ürünlerinin verimini artırmak için kullanılan kimyasal gübrelerin içindeki fosfor ve azot gibi maddeler suya karıştığında sudaki konsantrasyonları yükseliyor. Bu da sudaki alglerin aşırı çoğalmasına neden oluyor. Ötrofikasyon olarak isimlendirilen bu durum sudaki oksijen konsantrasyonunun azalmasına, dolayısıyla balıkların ve diğer organizmaların ölmesine neden oluyor.
Endüstriyel atıklardan ve diğer atık sulardan su kaynaklarına karışan kimyasal kirleticiler besin zinciri boyunca birikerek her basamakta bir üst canlıya aktarılıyor. Bu şekilde ton balığı gibi büyük balıklarda yüksek miktarda zehirli kimyasal maddeler birikebiliyor.
Ayrıca suya karışan çöpler suda yaşayan canlıları fiziksel olarak boğabiliyor, aç bırakabiliyor veya hareketlerini kısıtlayabiliyor. Plastik ve metal atıklar, olta takımları, balıkçı ağları suda yaşayan canlı türlerine zarar verebiliyor.
Ne Yapılabilir?
Su kirliliğine çözüm bulunması için hem bireysel hem de toplumsal olarak çeşitli önlemler almamız gerekiyor. Kanalizasyon atıklarından ve endüstriyel atıklardan kaynaklanan su kirliliği özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların temiz suya ulaşmasını zorlaştırıyor. Ayrıca iklim değişikliği de su kaynaklarının miktarını ve kalitesini olumsuz etkiliyor.
Öncelikle suda yaşayan canlı çeşitliliğini korumak ve varlıklarını devam ettirmelerini sağlayabilmek için su ekosistemlerine zarar veren faaliyetlerin belirlenmesi gerekiyor. Bunları belirledikten sonra bu faaliyetlerin ekosistem üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik önlemler alınması gerekiyor.
Su, hayatta kalmamız için temel bir ihtiyaç. Bu nedenle su kaynaklarını temiz tutmak önceliğimiz olmalı.
Kaynaklar:
- Bar-On, Y.M., Phillips, R., Milo, R., “The biomass distribution on Earth.”, Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS), Cilt 115, Sayı 25, s. 6506-6511, 2018.
- Strosnider, H. ve ark., “Rural and Urban Differences in Air Quality, 2008-2012, and Community Drinking Water Quality, 2010-2015 - United States”, MMWR Surveillance Summaries, Cilt 66, Sayı 13, s. 1-10, 2017.
- World’s Water Organization–Pacific Institute, Water Data, 1996.
- https://www.usgs.gov/special-topics/water-science-school/science/how-much-water-there-earth
Yazar Hakkında: