Acil Bir Durumun Kahramanı mı, Seyircisi mi Olmak İstersiniz?
Yaşadığınız şehirdeki kalabalık bir meydanda birinin bayıldığına şahit olsanız hemen yardıma koşar mıydınız? Yoksa mutlaka başka biri yardım eder diye düşünüp yolunuza devam mı ederdiniz?
Evinizin bulunduğu sokakta yürüyen birinin bayıldığına şahit olduğunuzu düşünün. Ona yardım ederdiniz değil mi? Peki bu olaya yaşadığınız şehirdeki kalabalık bir meydanda şahit olsanız hemen yardıma koşar mıydınız? Yoksa bu kadar insan arasından mutlaka biri yardım eder diye düşünüp yolunuza devam mı ederdiniz? İşte bu ikinci davranış şekli sosyal psikoloji alanında “seyirci etkisi” olarak isimlendiriliyor.
Bu kavramın ortaya çıkışı ise üzücü bir olaya dayanıyor. 1964 yılında Catherine Genovese bir gece işinden evine dönerken yaşadığı apartmanın girişinde saldırıya uğradı. Genovese’in yardım çağrıları çevrede bulunan en az 38 kişi tarafından duyulmasına rağmen yarım saat boyunca kimse polisi aramadı ve sonuçta Catherine Genovese hayatını kaybetti.
Peki, bu davranışın sebebi ne olabilir?
Sosyal psikologlar Bibb Darley ve John Latené, 1968 yılında gerçekleştirdikleri bir deneyde, insanların yardım etmelerini gerektiren bir olay sırasında etrafta bulunan kişi sayısına göre olaya verdikleri tepkinin nasıl değiştiğini inceledi. Deney sırasında katılımcılar bir odada kişisel sorunları hakkında bir tartışma gerçekleştireceklerdi. Tartışma sırasında araştırmacılar tarafından çalışmaya dâhil edilen bir iş birlikçi, sara nöbeti geçiriyormuş gibi davrandı. Sonuçta yalnız oldukları durumda katılımcıların %85’inin sara nöbeti geçirdiğini düşündükleri kişiye yardım ettiği belirlendi. Odada kendilerinden başka bir kişi daha varsa bu oranın %62’ye, odadaki kişi sayısı altı olduğunda ise %31’e düştüğü görüldü. Yani odadaki kişi sayısı arttıkça katılımcılar nöbet geçiriyormuş gibi davranan kişiye yardım etme konusunda daha az sorumluluk aldılar. Aynı zamanda, katılımcıların yardım etmeye başlamasına kadar geçen süre de odadaki kişi sayısı ile birlikte artış gösterdi.
Bu durum, araştırmacılar tarafından “sorumluluğun dağılması” kuramı ile açıklanıyor. Buna göre insanlar yardıma ihtiyaç duyulan bir olayla etrafta başka insanlar varken karşılaştıklarında, yalnızken karşılaşmalarına kıyasla, sorumluluğu diğer insanlarla paylaştıklarını düşünerek daha az sorumlu hissediyor. Örneğin bir yere yetişmeye çalışırken tanımadığınız ve zor durumda olduğunu belirten biri cep telefonunuzdan kısa bir arama yapması gerektiğini söylediğinde, o anda kalabalık bir caddedeyseniz mutlaka başka birinin yardımcı olacağını düşünerek bu kişiye yardım için vakit ayırmak istemeyebilirsiniz.
Toplumsal kuralları nasıl algıladığımız, içinde bulunduğumuz toplumun tepkilerinden etkilenir. Bu nedenle bir ortamda beklenmedik bir durumla karşılaştığımızda çevremizdeki kişilerin tepkilerini inceler ve edindiğimiz ipuçlarına uygun şekilde davranmaya özen gösteririz. Ayrıca karşılaştığımız durum da verdiğimiz tepkileri etkileyebilir. Örneğin yangın gibi hayati öneme sahip acil durumlarda insanlar genellikle hızlıca harekete geçer. Ancak acil olup olmadığı konusunda belirsizlik olan bir durumla karşılaştığımızda yine çevresel ipuçlarını değerlendirmeye yönelebiliriz.
Bu konuda yapılan farklı bir araştırmada, katılımcıların beklediği odaya duman verildi ve deneklerin acil olma ihtimali taşıyan bu duruma nasıl tepki verecekleri ölçüldü.
Deneyde yer alan katılımcılar arasında araştırmacılar tarafından çalışmaya dâhil edilen iş birlikçiler vardı. Sonuçta katılımcıların çevrelerindeki kişilerin davranışlarına göre tepki vermeyi tercih ettiği anlaşıldı. Yani odada bulunan kişiler arasındaki iş birlikçiler yetkili kişilere seslenmek veya odayı terk etmek gibi bunun acil bir durum olduğunu gösteren tepkiler verdiğinde denekler de benzer şekilde davrandı. Deneyde yer alan iş birlikçiler pasif kaldığında ise katılımcılar da tepki göstermedi.
Bu durumu günümüze uygun bir örnekle açıklayabiliriz. Yolda yürürken yere çöp atan birine karşı seyirci kalma olasılığımız, maskesiz bir şekilde dolaşan birine göre daha yüksek olabilir. Çünkü maskesiz birinin kendi sağlığımız için tehdit oluşturduğunu düşünürüz. Ancak bütün canlıları etkileyen bir çevre sorunu olmasına rağmen yere çöp atmayı doğrudan kendimiz için tehdit olarak görmeyebiliriz.
Seyirci etkisine “kapılmamak” için ne yapabiliriz?
Öncelikle seyirci etkisi hakkında bilgi sahibi olmak bu gibi durumlarda bilinçli davranmamıza ve gerekli durumlarda yardım için sorumluluk almamıza katkıda bulunabilir. Ancak bu gibi durumlarda ani tepkiler vermek yerine takip etmemiz gereken bazı adımlar var. Öncelikle durumu hızla analiz etmeli, yardım etmeye çalışırken kendimizi veya yardıma ihtiyaç duyan kişiyi tehlikeye atmadığımızdan emin olmalıyız. Örneğin bir trafik kazasında yaralılara yardım etmeye çalışırken yapacağımız yanlış hareketler o kişilere zarar verebilir. Ya da depremde hasar gören bir binadaki kişilere yardım etmeye çalışırken kendimiz enkaz altında kalabiliriz. Bu nedenle böyle durumlarda yardım alabileceğimiz yetkili kurumlara haber vermek çok daha etkili bir davranış olacaktır.
Günümüzde seyirci etkisi sadece diğer insanlara kaşı olan davranışlarımızı etkileyen bir durum değil. Bu etki diğer canlılara ve çevreye olan sorumluluklarımızı fark etmemize yardımcı olmalı. Örneğin su kıtlığı ve küresel ısınma gibi Dünya’yı etkileyen tüm küresel sorunlara karşı seyirci etkisine kapılmamalı, bireysel olarak üzerimize düşünleri yapmalıyız.
Kaynaklar:
- Kantowitz, B. H., Roediger, H. L ve Elmes, D. G., Deneysel Psikoloji, Çev.: N. Er ve Y.A Duyan, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2014.
- Latane, B. ve Darley, J. M.,“Group inhibition of bystander intervention in emergencies”, Journal of Personality and Social Psychology, Cilt 10, Sayı 3, s. 215-221, 1968.
- Manning, R., Levine, M. ve Collins, A., “The Kitty Genovese murder and the social psychology of helping: The parable of the 38 witnesses”, American Psychologist, Cilt 62, Sayı 6, s. 555-562, 2007.
- Darley, J. M. ve Latané, B., “Bystander intervention in emergencies: Diffusion of responsibility”, Journal of Personality and Social Psychology, Cilt 8, Sayı 4, s. 377-383, 1968.