Beynimiz Ne Kadar Esnek?
Beynimiz vücudumuzdaki neredeyse bütün işlevleri (nefes alıp verme, kan basıncını düzenleme gibi fiziksel işlevleri; dış uyaranlara uyum sağlayacak işlevleri; düşünme, problem çözme, mantık yürütme gibi üst düzey bilişsel süreçleri) yürütmemizi sağlar.
Beyinde, aktif olduklarında belirli bir işlevi yerine getirmek üzere birbirleriyle bağlantı kuran sinir hücresi grupları bulunur. Bu gruplar, sinir devreleri olarak da isimlendirilir. Beynimiz bu sinir devrelerinin aktifleşmesiyle bilişsel ve davranışsal süreçleri yönetir. Yapılacak eylemin gerekliliklerine göre beynimizde o eylem ile ilgili kısımlar aktifleşir. Örneğin kitap okurken beyinde görsel alanların yanı sıra muhakeme ve bellek ile ilgili alanlar daha etkindir. Resim çizerken ise beyindeki görsel ve görsel-mekânsal alanlar daha aktiftir.
Peki ya bir kaza ya da hastalık sonucu beynin belirli bir bölgesi hasar gördüğünde günlük yaşamımıza normal şekilde devam edebilir miyiz?
2007 yılında, Fransa’da karşılaşılan bir vaka aslında beynin işlevleri hakkındaki bilgilerimizin hayli sınırlı olduğunu gösterdi. İki çocuk babası, 44 yaşındaki bir memur; iki hafta boyunca bacağında hissettiği güçsüzlük şikayetiyle doktora başvurdu. Yapılan tetkikler sonucunda hastanın beyninin yaklaşık yüzde %90’ının sıvı ile dolu olduğu, kalan kısmın da bu sıvı tarafından adeta sıkıştırıldığı ve beynin ince bir tabaka şeklinde yayılmasına sebep olduğu anlaşıldı. Beyni bu sıvı tarafından sıkıştırılmış olmasına rağmen hastanın bir işte çalışması, günlük yaşamının gerekliliklerini yerine getirebilmesi, normalin biraz altında bir zekâya sahip olması ve üniversite eğitimini tamamlaması doktorları hayli şaşırttı.
“Hidrosefali” beyin omurilik sıvısının beyindeki ventrikül adı verilen boşluklarda aşırı birikmesinden kaynaklanan ve beynin içindeki basıncın artmasına neden olan bir durumdur.
Hastaya bebekken hidrosefali tanısı konulmuş. O dönemde beyne yerleştirilen ve sıvıyı kan dolaşımına aktaran tüp (Şant da denir.) ise hasta 14 yaşındayken çıkarılmış. Doktorlara göre bundan sonraki 30 yılda beyin omurilik sıvısı hastanın beyninde birikmeye devam etmişti. Beyin görüntüleme yöntemleri ile yapılan araştırmalar ise beyindeki yanal, üçüncü ve dördüncü ventriküllerdeki sıvı artışının, beyin bölgelerinin dışa doğru yayılmasına ve beynin ince bir tabaka hâline gelmesine yol açtığını gösterdi. Ancak bu durum nedeniyle hastanın beyninin yavaş yavaş sıkışması ve bazı sinir hücrelerinin işlevini kaybetmesi gerekirdi. Buna rağmen yaşamını normal bir şekilde nasıl sürdürebildiğinin anlaşılması için hastanın beyin işlevleri çeşitli nörolojik testlerle incelendi. Sonuçta hastanın genel zekâ katsayısının (IQ) 75, sözel zekâ katsayısının 84 ve sözel olmayan becerileri ölçen performans zekâ katsayısının ise 70 olduğu belirlendi.
Farklı sınıflandırma türleri olsa da genel zekâ katsayısının 90-110 arasında olması, ortalama (normal) zekâ olarak kabul ediliyor.
Bu vaka, beynimizin değişimlere uyum sağlama becerisinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak sinir hücreleri büyük ölçüde hasar görmesine rağmen hastanın normal hayatını nasıl sürdürebildiği ve bilişsel işlevlerini nasıl yerine getirebildiği hâlen soru işareti.
Hastaya bebekken hidrosefali tanısı konulduğundan söz etmiştik. Beyin esnekliği konusunda çalışmalar yapan, Libre de Bruxelles Üniversitesinden Dr. Axel Cleeremans’e göre beyinde zamanla gelişen hasarlarda, sağlıklı olan sinir hücreleri hasar gören sinir hücrelerinin işlevlerini üstlenmeye başlıyor. Bu vakada da beyindeki sıvı hacminin artması nedeniyle zamanla hasar gören sinir hücrelerinin yerine sağlıklı sinir hücrelerinin devreye girmeye başladığı ve bilişsel işlevlerin sağlıklı kalan sinir hücreleri tarafından yerine getirildiği düşünülüyor. Ancak bu sadece bir varsayım ve beyinde bir hasar durumunda sinir ağları arasında görev paylaşımının nasıl yapıldığı ya da yeni görevin sağlıklı kalan sinir hücreleri tarafından nasıl yerine getirildiği gibi sorular cevaplanabilmiş değil. Yani beynin elastik yapısı ve bilinçlilik hakkındaki bilgilerimiz henüz hayli sınırlı.
Bazı bölgeleri hasar görse bile yaşamımızı sürdürmemizi sağlayacak düzeyde işlevlerini yerine getirebilen beynimiz, her gün yeni araştırmalarla yeniden keşfediliyor.
Kaynaklar:
- Cleeremans, A. “The radical plasticity thesis: How the brain learns to be conscious.”, Frontiers in Psychology, Sayı 2, Cilt 86, s. 1-12, 2011.
- Feuillet, L., Dufour, H. ve Pelletier, J. “Brain of a white-collar worker”, The Lancet, Sayı 370, Cilt 9583, s. 262, 2007.