Antarktika Günlükleri VI
Türk ekibinin Antarktika’daki bilimsel çalışmaları deniz üzerinde devam ediyor. Kıtayı Güney Okyanusu çevreliyor. Okyanuslarda fitoplankton denen ve bitkiler gibi fotosentez yapan tek hücreli canlılar yaşar. Gözle görülemeyen bu organizmalar aslında yeryüzünün en önemli canlıları. Çünkü tükettiğimiz oksijenin, daha doğrusu dünyadaki tüm oksijenin %50’den fazlasını fitoplankton üretir. Ayrıca denizlerdeki besin zincirinin ilk halkasını oluştururlar. Bunun yanı sıra zooplankton denen mikroskobik canlılar da aynı ekosistemde yer alıyor.
Türk ekibinin Antarktika’daki bilimsel çalışmaları deniz üzerinde devam ediyor. Kıtayı Güney Okyanusu çevreliyor. Okyanuslarda fitoplankton denen ve bitkiler gibi fotosentez yapan tek hücreli canlılar yaşar. Gözle görülemeyen bu organizmalar aslında yeryüzünün en önemli canlıları. Çünkü tükettiğimiz oksijenin, daha doğrusu dünyadaki tüm oksijenin %50’den fazlasını fitoplankton üretir. Ayrıca denizlerdeki besin zincirinin ilk halkasını oluştururlar. Bunun yanı sıra zooplankton denen mikroskobik canlılar da aynı ekosistemde yer alıyor. Bu canlılar fitoplankton ve daha küçük zooplankton ile beslenerek besin zincirinin üst basamaklarındaki hayvanlara yani balıklara, deniz kuşlarına ve deniz memelilerine besin sağlarlar. Ilıman denizlerin aksine kutup denizlerinde besin zinciri çok daha kısadır. Kril denilen küçük karides benzeri bir tür; bu soğuk sularda yaşayan penguenler, foklar, balinalar, balıklar, deniz kuşları gibi çoğu canlının tek besinini oluşturur.
Peki, planktonlar ile ilgili araştırmalar nasıl yapılıyor? Ekipte bu konu üzerinde çalışan araştırmacımız Doç. Dr. İzzet Noyan Yılmaz. Dr. Yılmaz, Antarktika’da Galindez Adası çevresinde plankton örneklemeleri yaptı.
Fitoplankton ve zooplankton için farklı örnekleme yöntemleri kullanılıyor. Fitoplankton daha küçük olduğu için iki farklı yöntemle örnekleme yapılıyor. İlk yöntem fitoplankton sayısını, daha doğrusu bolluğunu (birim hacimde yaşayan fitoplankton sayısı), diğeriyse tür çeşitliliğini belirlemeye yönelik. Fitoplankton sayısını ölçmek için 5 metre ile 20 metre gibi iki farklı derinlikten Niskin şişesi denilen bir örneklem cihazıyla deniz suyu alındı. Örneklerin çürümemesi ve mevcut fitoplankton türlerinin boyanıp ön plana çıkması için asidik lügol solüsyonu denilen bir kimyasal madde kullanıldı. Ekip Türkiye’ye döndükten sonra, laboratuvara getirilen örneklerin mikroskop altında fotoğrafları çekilecek ve fitoplankton sayısı belirlenecek. Tür çeşitliliği içinse daha fazla su örneğine ihtiyaç var. Bu örnekler de plankton kepçesi kullanılarak alındı. Fitoplankton için gözenek genişliği 30 mikrometre olan bir beze sahip plankton kepçesi kullanıldı. Yaklaşık 20 metre derinliğe indirilen kepçe yavaş yavaş yüzeye çekildi ve fitoplanktonlar bir kaba aktarıldı. Bu örnekler de aynı biçimde çürümemeleri için formaldehit adlı kimyasal madde ile korumaya alındı. Türlerin teşhisiyle ilgili çalışmalar Türkiye’deki laboratuvarlarda devam edecek.
Zooplanktonun da fitoplankton gibi tür çeşitliliği ve bolluğu araştırılıyor. Bunun için gözenek genişliği 200 mikrometre olan bir beze sahip plankton kepçesi kullanılıyor. Kepçenin ağzında, süzülen su miktarını gösteren ve akıölçer olarak adlandırılan bir cihaz var. Belirli bir derinliğe kadar sarkıtılan kepçe yavaş yavaş yüzeye çekiliyor. Bu arada suyun içindeki zooplankton kepçe içinde kalıyor. Yüzeye çekildikten sonra bir kaba alınarak çürümemeleri için koruma sıvısı ekleniyor. Bu sırada akıölçer üzerindeki değerler not ediliyor. Buradan kepçenin ne kadar su süzdüğü ortaya çıkıyor. Zooplankton ile çalışmalar yine Türkiye’deki laboratuvarlarda devam edecek ve aynı şekilde türleri teşhis edilecek ve sayıları belirlenecek.
Not: Zooplankton ve fitoplankton ifadelerine çoğul ekler getirilmiyor. Çünkü bu terimler zaten çoğul anlama sahip. Tekilleri -zooplankter ve fitoplankter- ise çok yaygın kullanılmıyor.
Fotoğraflar: Bülent Gözcelioğlu