Dijital Tembellik: Dijital Cihazlar Belleğimizi Zayıflatıyor mu?
Telefonunuzun şarjının bittiğini düşünün. Daha önce size gönderilen önemli bir e-postaya erişmeniz gerekiyor. Bir arkadaşınızdan yardım istiyorsunuz ve onun telefonundan internete girip e-posta adresinizi yazıyorsunuz. Peki şifreniz neydi, hatırlıyor musunuz?
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında etrafımız dijital cihazlarla çevrili. Bu cihazlar sayesinde işlerimizi kolaylıkla hallediyor, sosyalleşiyor, iletişim kuruyor, fotoğraf ve video çekerek anılarımızı kaydediyor, ihtiyaç duyduğumuz bilgilere hemen erişebiliyoruz. Bu cihazlarla sadece zamandan değil, belleğimizden de tasarruf sağlıyoruz. Nasıl mı? Örneğin sevdiklerimizin doğum günlerini artık aklımızda tutmaya ihtiyaç duymuyoruz. Çünkü çoğumuz bunu bizim için yapan hatırlatıcı uygulamalara veya sosyal medya hesaplarına sahibiz. Telefon numaraları da rehberimizde kayıtlı. Hatta bazı resmî kurumların ya da restoranların numaralarını kaydetmeye bile gerek duymadan internet üzerinden bulabiliyoruz. E-posta veya sosyal medya hesaplarımızın şifreleri otomatik olarak kaydedilebiliyor. Böylece her seferinde şifremizi hatırlamamız gerekmiyor. Navigasyon uygulamaları bulunduğumuz farklı konumları hafızasına kaydedebiliyor ve daha önce ziyaret ettiğimiz bir yere tekrar gitmek istediğimizde adresi otomatik olarak karşımıza çıkarabiliyor. Teknoloji her an elimizin altındayken birçok şeyi aklımızda tutmamıza gerek yok, değil mi?
Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı ortada. Ancak bu teknolojiler belleğimizi “tembelliğe itiyor” gibi görünüyor. Bu durum “Google etkisi” ya da “dijital tembellik” olarak adlandırılıyor. Çünkü öğrendiğimiz bilgiler tekrar edilerek uzun süreli belleğe aktarılıyor. Günümüzde ise bir bilgiyi belleğimizde tutmaya çalışmak yerine genellikle internette aramayı tercih ediyoruz. Bu nedenle de kolaylıkla unutuyoruz.
Columbia Üniversitesinden Betsy Sparrow ve arkadaşları Google etkisinin belleğimizi nasıl etkilediğini incelemek için bir araştırma yaptı. Araştırma sırasında katılımcılara dört farklı test uygulandı. Bunlardan birinde katılımcılara genel kültür bilgileri içeren 40 ifade sunuldu. Gruplardan birine test aşamasında bu bilgilere erişebilecekleri bilgisi verilirken, diğer gruba test aşamasında bilgilere erişimin mümkün olmayacağı bildirildi. Daha sonra katılımcılardan hatırlayabildikleri kadar çok ifadeyi yazmaları istendi. Sonuçta okudukları bilgilere erişebilecekleri söylenen grubun, diğer gruba göre çok daha az bilgi hatırladığı belirlendi.
Öğrendiğimiz bilgiler nasıl göründükleri, nasıl duyuldukları, anlamlarının ne olduğu gibi yollarla belleğimize kodlanıyor. Kodlanan bilgiler ise ilk olarak kısa süreli belleğe kaydediliyor. Daha sonra bilgiler tekrar edildiğinde ya da hatırlandığında uzun süreli belleğe aktarılıyor.
Araştırmacılara göre bu durumun nedeni, insanların daha sonra erişilebileceklerini düşündükleri bilgileri belleklerine kodlayarak kaydetmek için çaba sarf etmemeleri. Bu yüzden daha önce eriştiğimiz bir bilgiye tekrar ihtiyaç duyduğumuzda bu bilgiyi çoğunlukla hatırlamıyor ve tekrar arama ihtiyacı duyuyoruz.
Bir siber güvenlik şirketi olan Kaspersky Lab tarafından gerçekleştirilen araştırmada, internetin, insanların bilgiyi hatırlama becerilerini nasıl etkilediği incelendi. ABD’de 16 yaş ve üzerindeki 1.000 katılımcı ile gerçekleştirilen çalışmada, katılımcıların yaklaşık yarısının, karşılaştıkları bir sorunun cevabını belleklerini yoklayarak hatırlamaya çalışmak yerine doğrudan internette aramayı tercih ettikleri belirlendi. Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%28,9’u) internette buldukları bilgileri daha sonra hatırlamayacaklarını ifade etti. Araştırmanın sonucunda, katılımcıların neredeyse tamamı (%91,2) interneti beyinlerinin dijital bir uzantısı gibi gördüklerini söyledi.
Araştırmaya uzman yorumları ile katkıda bulunan Birmingham Üniversitesi Psikoloji Bölümünden Maria Wimber, öğrenilen bilgileri tekrar etmenin bellekte kalıcı hâle gelmelerini sağladığını ancak pasif olarak tekrar etmenin, örneğin internette tekrar tekrar aramanın benzer bir etkisinin olmadığını belirtiyor. Wimber'e göre ihtiyaç duyulan bir bilgiyi hatırlamaya çalışmak yerine hemen internette aramak, bilginin bellekte kalıcı olmasını engelliyor.
Peki, dijital tembellikten korunmak için neler yapabiliriz?
Klinik psikolog Pragya Lodha, dijital tembellikten korunmak için birtakım önerilerde bulunuyor. Bunlardan biri, dijital detoks yapmak yani zaman zaman dijital cihazları belleğimizin bir uzantısı gibi kullanmaya ara vermek. Lodha bunun yanı sıra bizim için önemli olan bilgileri aklımızda tutma alışkanlığı edinmemizi öneriyor.
Tarih boyunca birçok insan teknolojik gelişmelerin veya yeniliklerin sağladığı kolaylıkların bizleri doğal becerilerimizi kullanmaktan alıkoyacağından endişe etmişti. Örneğin Sokrates yazı yazmanın, bilgileri kaydetmemizi kolaylaştıracağı için belleğimizin artık eskisi gibi işe yaramayacağından korkuyordu. Teknolojinin sunduğu imkânlardan faydalanırken amacımız gelişimimize katkı sağlamak olmalı. Ancak teknolojiyi araç olarak kullanmayı bırakıp, teknolojiye bağımlı hâle gelmeye başladığımızda dijital tembellere dönüşebiliriz.
Kaynaklar:
- Wimber, M. ve ark. "Retrieval induces adaptive forgetting of competing memories via cortical pattern suppression.", Nature Neuroscience, Cilt 18, Sayı 4, s. 582-589, 2015.
- Lodha, P. “Digital Amnesia: are we headed towards another amnesia”, Indian Journal of Mental Health, Cilt 6, Sayı 1, s.18-22, 2019.
- https://www.bbc.com/news/education-34454264
- https://www.scientificamerican.com/article/experts-short-term-memory-to-long-term/
- https://www.sciencealert.com/digital-amnesia-on-the-rise-as-we-outsource-our-memory-to-the-web
Yazar Hakkında: