El-Fârâbî
Tam adı Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzluk el-Fârâbî el-Türkî olan ve Batı’da Alpharabius veya Avennasar olarak tanınan Fârâbî, 870 yılında Türkistan’ın Fârâb (Otrar) şehri yakınlarındaki Vesiç kasabasında doğmuştur.
Tam adı Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzluk el-Fârâbî el-Türkî olan ve Batı’da Alpharabius veya Avennasar olarak tanınan Fârâbî, 870 yılında Türkistan’ın Fârâb (Otrar) şehri yakınlarındaki Vesiç kasabasında doğmuştur. İsminde geçen “Turhan”, “Uzluk” ve “Türkî” ifadeleri onun Türk olduğunu açıkça ortaya koyar. Fârâbî, dönemin önemli eğitim ve kültür merkezlerinden biri olan Fârâb’da iyi bir tahsil görmüş, dini eğitimini burada almış, Arapça ve Farsçayı burada öğrenmiştir. Bilinmeyen bir tarihte bilim uğruna memleketinden ayrılarak neredeyse tüm hayatı boyunca devam edecek olan bir seyahate başlamıştır. Fârâbî bu seyahat esnasında önce Buhara, Semerkant, Merv, Belh gibi önemli bilim ve kültür merkezlerini ziyaret etmiş, 40 yaşını geçtiği bir zamanda Bağdat’a varmıştır. Gelecekte üstat olarak adını duyuracağı mantık, felsefe ve siyaset alanlarındaki ileri eğitimlerini burada almıştır. Bir ara dönemin diğer önemli bilim merkezleri olan Şam, Harran ve Halep’e de gittiği ve farklı konuları öğrenip araştırdığı biliniyor. Fârâbî, eserlerinin büyük bir kısmını yazdığı Bağdat’ta yaklaşık yirmi yıl kalmıştır. Şehirde meydana gelen karışıklıklar nedeniyle 941 yılında Bağdat’tan ayrılarak önce Şam’a, oradan da Halep’e geçerek Hamdânî Emiri Seyfüddevle’nin hizmetine girmiştir. İlerleyen yaşına rağmen 948 yılında son seyahatini Mısır’a yapan Fârâbî tekrar Şam’a dönmüş ve 950 yılında, 80 yaşındayken burada vefat etmiştir. Cenazesine, önde gelen on beş devlet büyüğüyle birlikte Emîr Seyfüddevle de katılmış, devlet töreniyle Şam’da bulunan Babü’s-Sagir mezarlığında toprağa verilmiştir.
• Fârâbî, bilim tarihinin en büyük filozoflarındandır.
• Ona göre akıl en yüce değer, bu aklı insana verense en kutlu olandır.
• Siyaset felsefesinde Platon’un temellendirdiği görüşleri Doğu toplumları ve İslam anlayışına göre uyarlamıştır.
• Kaleme aldığı 160 kadar eser hem Doğu hem Batı bilim dünyasında uzun yıllar temel eserler olarak kullanılmıştır.
Düşünceleriyle hem İslâm dünyasını hem de Batı’yı derinden etkileyen Fârâbî, Doğu’da Muallim-i Evvel (Birinci Bilge) olarak adlandırılan Aristoteles’in düşünsel mirasını daha ileri taşımıştır. Bilgeliği nedeniyle Doğu dünyası kendisine Muallim-i Sânî (İkinci Bilge) adını vermiştir. İslam diniyle ortaya çıkan, dünyaya ve insana yönelik yeni anlayışla birlikte felsefeyi Orta Çağ Hristiyan dünyasında olduğu gibi sadece teolojik olmaktan çıkarmış, felsefenin varlık üzerine gerçek anlamıyla akılcı bir uğraş haline gelmesini sağlamıştır. Fârâbî, Platon’un devlet kuramının temelini oluşturan ve devleti yönetenlerin bilge, adil ve erdemli olması gerektiğini ifade eden filozof-kral kuramını kendi toplumuna uyarlayarak filozof-kral yerine peygamber veya velileri koymuştur. Fârâbî’nin en önemli eserlerinden biri, bir çeşit bilimler ansiklopedisi olan İhsâu’l-Ulûm’dur. Kitap, Latince ve İbraniceye çevrilmiştir. El-Medinetü’l Fâzıla ve el-Medinetü’l Câhile kitaplarını Bağdat’tayken yazmış, Şam’da tamamlamıştır. Kitâbü’l-Mûsika’l-Kebîr ise müzik kuramına ilişkin önemli eseridir.