Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü Kanser Tedavisine Verildi
Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü bu yıl, kanser tedavisi için bağışıklık sistemini hedef alan yöntemlerin geliştirilmesine yaptıkları katkılar sebebiyle James P. Allison ve Tasuku Honjo'ya verildi.
Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü bu yıl James P. Allison’a ve Tasuku Honjo’ya verildi. Teksas Üniversitesi Anderson Kanser Merkezi’nde çalışan Prof. Dr. Allison ile Kyoto Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr. Honjo’nun kanser tedavisi için bağışıklık sistemini hedef alan yöntemlerin geliştirilmesine yaptıkları katkılar sebebiyle ödüle layık görüldükleri açıklandı.
Kanser çeşitli hastalıkları içine alır. Bu hastalıkların tamamının ortak özelliği sorunlu hücrelerin kontrolsüz şekilde aşırı çoğalması ve zamanla diğer organlara yayılmasıdır. Günümüzde kanser tedavisi için kullanılan çeşitli yöntemler var. Bu yöntemlerin bazılarını geliştirenler geçmişte Nobel Ödülü ile onurlandırılmıştı. Charles Brenton Huggins prostat kanseri için hormon tedavisini, Gertrude B. Elion ve George H. Hitchings kemoterapiyi, E. Donnall Thomas lösemi tedavisi için kemik iliği naklini geliştirdikleri için sırasıyla 1966, 1988 ve 1990 yıllarında Nobel Ödülü’nü kazanmışlardı. James P. Allison ve Tasuku Honjo ise kanser tedavisi için yeni bir yaklaşım geliştirdiler: bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri hedef almasını sağlamak.
Nobel Media AB 2018 - The Nobel Committee for Physiology or Medicine
Bağışıklık sisteminin temel özelliği, vücuda giren yabancı maddeleri tespit edebilmesidir. Bakterilerle, virüslerle ve diğer tehditlerle savaşmak bu sayede mümkün olur. Bağışıklık sisteminin en önemli parçası T hücreleri olarak adlandırılan beyaz kan hücreleridir. T hücreleri vücuda giren yabancı maddelere tutunur ve bu etkileşimler vücudun savunma sistemini harekete geçirir. Sağlığı tehdit eden yabancı maddelerle savaşta T hücrelerinin etkinliklerini kontrol eden çeşitli proteinler de yer alır. Bu proteinlerin bazıları T hücrelerini daha etkin hale getirirken bazıları ise etkisizleştirir. Savunma sisteminin işlevini düzgün şekilde yerine getirebilmesi için bu etkinleştiriciler ve etkisizleştiriciler arasındaki denge çok önemlidir. Örneğin gribin nadiren de olsa ölümcül olmasının sebeplerinden biri bağışıklık sisteminin hastalıkla savaşırken aşırı tepki vermesidir. Bağışıklık sistemi, hastalıkla baş etmek için virüsün bulaştığı akciğer hücrelerini öldürür. Aşırı miktarda akciğer hücresini öldürülmesi durumundaysa hastalık hayatı tehdit etmeye başlar.
James P. Allison 1990’larda CTLA-4 proteini üzerine çalışmalar yaptı ve bu proteinin T hücrelerini etkisizleştiren proteinlerden biri olduğunu ilk fark eden birkaç bilim insanından biri oldu. Diğer araştırmacılar bağışıklık sistemi sorunlarının tedavisinde CTLA-4 proteinini hedef alan çalışmalara yöneldiler. Allison ise CTLA-4 proteinine bağlanarak proteinin çalışmasını engelleyen bir antikor geliştirdi. Böylece T hücrelerinin etkisizleşmesini engelleyerek bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini hedef almasını sağlamak mümkün hale geldi. Allison ve çalışma arkadaşları ilk deneyleri 1994 yılında fareler üzerinde yaptılar. Sonuçlar antikorların T hücrelerinin etkisizleşmesini engellediğini ve bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri öldürdüğünü gösteriyordu.
Nobel Media AB 2018 - The Nobel Committee for Physiology or Medicine
Tasuku Honjo 1992 yılında PD-1 olarak adlandırılan ve T hücrelerinde bulunan bir protein keşfetti. Çalışmalar, her ne kadar farklı bir mekanizmayla çalışsa da bu proteinin de CTLA-4 gibi T hücrelerini etkisizleştirdiğini gösterdi. Daha sonraları hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde PD-1’in engellenmesinin kanser tedavisinde kullanılabilecek etkin bir yöntem olduğu görüldü.
Kanser tedavisinde kullanılan diğer yöntemler gibi CTLA-4 ve PD-1’i hedef alan tedavilerin de yan etkileri var. T hücrelerini etkisizleştiren mekanizmaların engellenmesi bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesiyle sonuçlanabiliyor ve bu durum bazen ölümcül bile olabiliyor. Ancak çoğu zaman bağışıklık sisteminin verdiği aşırı tepkilerle baş etmek mümkün.
Yıllar içinde yapılan deneylerde hem CTLA-4 hem de PD-1 proteinlerini hedef alan tedavi yöntemleriyle başarılı sonuçlar elde edildi. Özellikle PD-1 proteininin engellendiği yöntemler akciğer kanseri, böbrek kanseri, lenfoma ve melanom tedavisinde olumlu sonuçlar verdi. Günümüzde araştırmacılar iki tedavinin bir arada kullanıldığı terapiler üzerinde çalışmalar yapıyor.