Akıllı Saatle Kan Şekeri Kontrolü
Zürih Federal Teknoloji Enstitüsünde çalışan bir grup araştırmacı, kan şekerinin düzenlenmesine imkân veren bir gen anahtarı geliştirdi.
Zürih Federal Teknoloji Enstitüsünde çalışan bir grup araştırmacı, kan şekerinin düzenlenmesine imkân veren bir gen anahtarı geliştirdi. Yeşil ışığa duyarlı anahtar, piyasada satılan akıllı saatlerdeki LED’lerle kontrol edilebiliyor. Gelecekte şeker hastalığının tedavisinde bu yöntemden yararlanılabilir.
Yeşil ışık derinin içine işleyebilir. Günümüzde piyasada satılan bazı akıllı saatlerde kullanıcıların nabzını ölçmek için bu durumdan yararlanılıyor. Araştırmacılar da kan şekerini düzenlemek için geliştirdikleri yeni yöntemde yeşil ışığın derinin altında işlemesinden faydalandılar.
Dr. Maysam Mansouri ve arkadaşları, ilk olarak yeşil ışığa duyarlı moleküller üretti. Daha sonra bu moleküller HEK 293 olarak sınıflandırılan hücrelerin zarlarına “iliştirildi”. Moleküller üzerlerine yeşil ışık düştüğünde hücre zarındaki bağlantı noktalarından ayrılıp hücre çekirdeğine gidiyor ve insülin (kan şekerini düzenleyen hormon) üretimini tetikleyen genlerin aktifleşmesini sağlıyor. Ortamda yeşil ışık olmadığındaysa geri dönüp yeniden hücre zarına bağlanıyorlar ve insülin üretimini tetikleyen genler pasifleşiyor. Kısacası araştırmacıların ürettiği moleküller, insülin üretimini ve dolaylı olarak kan şekerini düzenleyen gen anahtarı işlevi görüyor ve bu gen anahtarları yeşil ışıkla kontrol edilebiliyor.
Araştırmacılar geliştirdikleri gen anahtarlarına sahip HEK 293 hücrelerini farelerin derisinin altına naklederek canlı organizmalarla da deneyler yaptı. Piyasada satılan akıllı saatlerdeki yeşil LED’leri ve bu LED’leri kontrol eden yazılımları kullanarak insülin üretimini istedikleri gibi kontrol etmeyi başardılar.
Araştırma ekibinin lideri Martin Fussenegger, yeni yöntemi şeker hastalarının tedavisinde kullanılacak hâle getirmenin en az on yıl süreceğini belirtiyor. Bu yöntemin tedavi amacıyla kullanılabilmesi için gen anahtarına sahip hücrelerin laboratuvar ortamında kullanılan test hücreleri değil hastanın kendi hücreleri olması gerekiyor. Ayrıca yöntemin güvenli olduğundan emin olunması için de uzun sürecek testlere ihtiyaç var.
Konu ile ilgili detaylı bilgiye Nature Communications’ta yayımlanan makaleden ulaşabilirsiniz.