İklim Değişikliği ve Mikroorganizma İlişkisi
Bilim insanları, küresel iklim değişikliği ile ilgili çalışmalarda mikroorganizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor.
Otuzun üzerinde mikrobiyolog yakın zamanlarda Nature Reviews Microbiology’de bir makale yayımladı. Bilim insanları, küresel iklim değişikliği ile ilgili çalışmalarda mikroorganizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor. Daha doğru tahminler yapabilmek ve daha etkin önlemler alabilmek için hem mikroorganizmaların iklim değişikliğine hem de iklim değişikliğinin mikroorganizmalara etkisinin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtiyorlar.
Denizlerdeki mikroorganizmalar fotosentez yaparak karbondioksit tüketir ve oksijen üretirler. Böylece atmosferdeki karbondioksit oranının azalmasına yardımcı olurlar. Mikroorganizmalar, ayrıca denizlerdeki besinlerin geri dönüşümünü sağlar ve bu sırada karbondioksit üretirler. Karasal ortamlardaki mikroorganizmalar, organik maddenin çözülmesinde önemli rol alır; hem toprağa besin sağlar hem de atmosfere karbondioksit ve metan salarlar. Mikrobiyal biyokütle ve diğer organik maddeler milyonlarca yıl içinde yavaş yavaş fosil yakıtlara dönüşür. Ancak fosil yakıtların tüketilmesi, çok hızlı bir biçimde atmosfere sera gazı salımıyla sonuçlanır. Bu yüzden Dünya’daki karbon döngüsü dengeden çok uzaktır. Fosil yakıtlar tüketildiği sürece atmosferdeki karbondioksit oranının artması kaçınılmazdır.
Okyanuslardaki biyokütlenin (canlı organizmaların toplam kütlesinin) yaklaşık %90’ını mikroorganizmalar oluşturur. Okyanuslardaki besin zincirinin en altında fitoplankton olarak adlandırılan tek hücreli canlılar vardır. Bu canlılar sadece doğrudan ya da dolaylı olarak balıkları, deniz kuşlarını, balinaları beslemekle kalmaz aynı zamanda fotosentez yaparak Dünya’nın atmosferindeki karbondioksitin oksijene dönüşümüne de katkıda bulunurlar.
Küresel iklim değişikliği sebebiyle eriyen deniz buzları bu buzlarda büyüyen alglerin sayısının ve dolayısıyla denizlerdeki besin miktarının azalmasına sebep oluyor.
Karasal ortamlarda yaşayan mikroorganizmalar karbondioksit, metan ve azot oksitler gibi önemli sera gazlarını atmosfere salıyor. Üstelik salınan gaz miktarı iklim değişikliği nedeniyle giderek artıyor.
Geviş getiren hayvanlar işkembelerindeki mikroorganizmalar sebebiyle atmosfere çok yüksek miktarda metan salar. Dolayısıyla gelecekte hayvancılıkla ilgili alınacak kararlarda bu durumun da göz önünde bulundurulması gerekiyor.
İklim değişikliği patojenlerin (hastalık yapıcı mikroorganizmaların) daha tehlikeli hâle gelmesine de neden oluyor. Çünkü ilkim değişikliği doğal yaşamı zorlaştırıyor ve bu durum patojenlerin hastalığa sebep olmasını kolaylaştırıyor.
İklim değişikliğinin bir diğer önemli etkisi, patojenleri taşıyan sivrisinek ve diğer canlıların sayısının artması. Bu durum hem salgın hastalıkların çoğalmasına sebep oluyor hem de küresel besin stoklarını tehdit ediyor.
Mikroorganizmalarla küresel iklim değişikliği arasındaki tüm bu ilişkiler göz önüne alındığında küresel iklim değişikliğiyle ilgili araştırmalarda mikroorganizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğu sonucuna varılıyor. Makaleyi hazırlayan biyologlar, iklim değişikliğiyle ilgili daha doğru tahminler yapılabilmesi ve daha etkin önlemler alınabilmesi için konu hakkında çalışmalar yapan araştırmacıları mikroorganizmaları da göz önünde bulundurmaya davet ediyor.