Medya Çağına Ayak Uyduran Bir Duygu: FOMO Nedir?
Bir şeyleri kaçırma korkusuyla sosyal medya hesaplarınızı sık sık takip ediyor musunuz? Yalnız değilsiniz. Bu duyguya FOMO deniyor. Türkçede “kaçırma korkusu” olarak bilinen FOMO, çevrenizdekiler keyifli bir şey yaparken sizin geride kalıyormuş gibi hissetmeniz.

Anzhelika Poltavets/iStockphoto.com
‘‘Fear of Missing Out’’ ifadesinin kısaltması olan FOMO, başkalarının eğlendiği, fırsat yakaladığı ya da avantaj elde ettiği durumları kaçırma kaygısını anlatır. Daha çok sosyal medyayla gündeme gelse de kökleri eski bir toplumsal duyguya dayanır. Günümüzde bu kaygı özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor.
FOMO Ne Zaman Ortaya Çıktı?
FOMO insanın ‘‘Orada olmalıyım!’’ hissinden beslenir; bu açıdan yeni değildir. Ancak sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla daha çok yaşanır hâle geldi. Başta iş dünyasında yaygın olarak kullanılan kavram, çağımızda özellikle tüketim davranışlarını etkileyen bir unsur olarak ele alınıyor. Örneğin kıyafet, cep telefonu, elektrikli ev eşyası gibi yeni çıkan bir ürünü edinmek kişiye mutluluk verirken bu ürünler için sunulan alım fırsatlarını değerlendirmemek ya da bunları almamak geri kalma ve sosyal sermaye kaybetme hissi yaratabiliyor. Bu da tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen bir dinamik olarak görülüyor ve firmalar, FOMO’yu pazarlama stratejilerinde yoğun bir şekilde kullanıyor. Her yıl piyasaya sürülen yeni telefon modelleri bunun tipik örneği.
FOMO ve Sosyal Medya
Günün önemli bir kısmını sosyal medyada geçiriyoruz. Başkalarının “en iyi anlarını” görmemiz, doğal olarak kıyaslama eğilimini artırıyor. Arkadaşlarımızın ödüllendirici deneyimlerini izledikçe yoksunluk hissimiz artıyor, bu da sosyal medyayı sık sık kontrol etme isteğini besliyor. Bu dürtüyle derste, trafikte ya da günlük işlerde dahi elimiz telefona gidiyor. Yoğun sosyal medya kullanımı, olumlu (ait hissetme) ve olumsuz (yetersizlik, huzursuzluk) duyguları birlikte yaşatıyor.
FOMO Hayatı Nasıl Etkiliyor?
FOMO, sadece sosyal medya alışkanlıklarımızı değil, ruh ve beden sağlımızı, sosyal ilişkilerimizi ve akademik başarımızı da olumsuz etkiliyor.
Psikolojik Etkiler
FOMO, kaygı ve stres düzeyini yükseltir; öz güveni ve öz saygıyı zedeler. Çünkü akışta gördüklerimiz, çoğu zaman seçilmiş ve idealize edilmiş hayat kesitleridir. Bu seçiciliği göz ardı etmek, kıyaslamaya ve yetersizlik hissine yol açabilir.
Fiziksel Etkiler
Ekran süresinin artması, hareketsiz bir yaşama, dolayısıyla sağlık sorunlarına neden olur. Gece geç saatlere kadar ekran, mavi ışık ve bilişsel uyarılma uyku düzenini de etkiler.
Sosyal İlişkiler
FOMO, sosyal ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor. Gençlik dönemi, bireylerin kimlik arayışı içinde oldukları bir dönemdir ve bu süreçte kurulan arkadaşlıklar ve sosyal ilişkiler yaşam üzerinde belirleyici rol oynar. Arkadaş grubuyla iletişimde kalmak, grup içinde bir konuma sahip olmak ve onay görmek gençler için son derece önemlidir. Ancak FOMO, bu ilişkiler üzerinde bir baskı yaratabilir. Sosyal medya aracılığıyla başkalarıyla sürekli etkileşim kurma ve onay arayışı, ilişkileri yüzeyselleştirir ve arkadaşlıkların kolayca zedelenmesine yol açar. Diğer taraftan dâhil olunan arkadaş gruplarından dışlanmamak için etkinliklere katılma baskısı hissedilebilir ve çevrimiçi paylaşımlara katılma konusunda arkadaş baskısına maruz kalınabilir. Tüm bu durumlar yüz yüze kurulan ilişkileri de olumsuz etkiler. Bir araya gelindiğinde bile sosyal medyada vakit geçirmeye devam edilmesi, bireylerin anı yaşamalarını engeller ve gerçek sosyal ilişkilerde başarısızlığa neden olabilir.
Akademik Hayat
Sürekli olarak sosyal medyada bağlantıda kalma dürtüsü, aynı anda birden fazla görevle meşgul olunmasına yol açar. Bu durum özellikle ders çalışırken, proje hazırlarken veya ödev yaparken dikkatin dağılmasına neden olur; öncelikli görevlere odaklanmakta zorlanılır ve akademik performans olumsuz etkilenir. Benzer şekilde ders sırasında sosyal medyaya sık sık bakmak, dikkati böldüğü için öğrenme verimini düşürür. FOMO’nun akademik hayata bir diğer etkisi ise uyku düzeninde görülür. Özellikle gece geç saatlere kadar ekran başında kalmak uyku süresini kısaltır ve uyku kalitesini düşürür. Bu da günlük rutinleri bozar, sabah erken kalkmayı zorlaştırır ve gün boyunca fiziksel ve zihinsel yorgunluğa yol açar. Sonuç olarak yalnızca okul başarısı değil, gün içindeki genel verimlilik de olumsuz etkilenir.
FOMO ile Nasıl Mücadele Edebiliriz?
FOMO’yu azaltmanın ilk adımı farkındalıktır. Araştırmalar, farkındalığı yüksek bireylerin FOMO’dan daha az etkilendiğini gösteriyor. İkinci adım, sosyal medyada gördüğümüz içeriklerin çoğunun özenle seçildiğini, dolayısıyla gerçeği tam olarak yansıtmadığını hatırlamaktır. FOMO’yu besleyen genellemeler, seçici dikkat, bilişsel önyargılar ve felaket senaryolarından uzak durmak gerekir.
Üçüncü adım ise sosyal medya diyeti uygulamaktır. Akıllı telefonlar artık hangi uygulamada ne kadar vakit geçirildiğini gösteriyor; buradan hareketle en çok kullandığımız platformlar için süre kısıtlaması getirebiliriz. Örneğin reels ve hikâye izlemeyi azaltmak, yalnızca mesajlara cevap vermek ya da ekran süresini akşam saatleriyle sınırlandırmak etkili olabilir. Ders çalışırken telefon ve diğer cihazları uzağa koymak hem motivasyonu hem de verimliliği artırır. Aynı yaklaşımı uyku için de uygulayabiliriz. Yatmadan en az bir saat önce ekranı bırakmak uyku kalitesini yükseltir. Çünkü FOMO’yu en çok besleyen şey, sosyal medyaya her an erişebilme isteğidir. Bu istek kontrol edilmediğinde mavi ışığa daha fazla maruz kalınır ve bilişsel uyarılma tetiklenir. Telefonu başka bir odada şarj etmek ya da sabah uyanmak için bir analog saat kullanmak gibi basit yöntemler bile büyük fark yaratabilir.
Bunların yanı sıra bir arkadaşımızla “telefonsuz buluşma” yapmayı kararlaştırabilir veya arkadaş grubuyla birlikte sosyal medya molaları verebiliriz. Burada önemli olan, bu molaların amacının farkında olmaktır. Çünkü FOMO’yu yenmek yalnızca ekran süresini azaltmakla değil, ekran dışındaki yaşamı zenginleştirmekle mümkündür. Kitap okumak, müzikle uğraşmak, spor yapmak, doğa yürüyüşleri ya da farklı sosyal etkinliklere katılmak, sosyal medyayı hayatımızdaki tek görünürlük kaynağı olmaktan çıkarır. Son olarak medyanın nasıl işlediğini anlama ve medya okuryazarlığı becerileri geliştirmek, FOMO ile başa çıkmada bize güçlü araçlar sunar.
Kaynaklar:
- Przybylski, A. K., Murayama, K., DeHaan, C. R., & Gladwell, V. (2013). Motivational, emotional, and behavioral correlates of fear of missing out. Computers in Human Behavior, 29(4), 1841–1848.
- Abel, J. P., Buff, C. L., & Burr, S. A. (2016). Social media and the fear of missing out: Scale development and assessment. Journal of Business & Economics Research, 14(1), 33–44.
- Rosen, L. D., Carrier, L. M., & Cheever, N. A. (2013). Facebook and texting made me do it: Media-induced task-switching while studying. Computers in Human Behavior, 29(3), 948–958.
- Alt, D. (2015). College students’ academic motivation, media engagement and fear of missing out. Computers in Human Behavior, 49, 111–119.
- Beyens, I., Frison, E., & Eggermont, S. (2016). “I don’t want to miss a thing”: Adolescents’ fear of missing out and its relationship to adolescents’ social needs, Facebook use, and Facebook related stress. Computers in Human Behavior, 64, 1–8.
- Buglass, S. L., Binder, J. F., Betts, L. R., & Underwood, J. D. M. (2017). Motivators of online vulnerability: The impact of social network site use and FOMO. Computers in Human Behavior, 66, 248–255.
- Scott, H., & Woods, H. C. (2018). Fear of missing out and sleep: Cognitive behavioural factors in adolescents’ nighttime social media use. Journal of Adolescence, 68, 61–65.
- Stead, H., & Bibby, P. A. (2017). Personality, fear of missing out and problematic internet use and their relationship to subjective well-being. Computers in Human Behavior, 76, 534–540.
Yazar Hakkında:
Rıdvan Gençer
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Doktora Öğrencisi