Antarktika Günlükleri III
Ukrayna’nın Antarktika’daki araştırma üssü Vernasdsky İstasyonu’ndayız. İstasyonda bizi karşılayan ekip ilk olarak Türk bayrağını...
Ukrayna’nın Antarktika’daki araştırma üssü Vernasdsky İstasyonu’ndayız. İstasyonda bizi karşılayan ekip ilk olarak Türk bayrağını göndere çekerek bizi onurlandırdı. Ayrıca araştırmalarımızda yardımcı olmak için ellerinden geleni yaptılar. Mevsim nedeniyle hava durumu pek iyi değil ve dışarıda çok az zaman geçirebiliyoruz. Bu nedenle çalışmaları çok hızlı gerçekleştirmemiz gerekiyor. Antarktika günlüklerinde artık yavaş yavaş araştırmaların detaylarına geçebiliriz.
Erciyes Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Gökhan Halıcı Antarktika’da liken biyoçeşitliliği üzerine araştırmalar yapmak üzere kıtaya geldi. İlk gün Vernadsky İstasyonu’nda çalışan likenbilimci ile tanışan ve Vernadsky Adası ve kıtanın liken biyoçeşitliliği hakkında bilgi alan Dr. Halıcı, Ukraynalı likenbilimci ile birlikte ada üzerinde araziye çıkarak beş farklı noktadan liken örneklemesi yaptı. “Örnekleme” biyolojide sık kullanılan bir terim. Burada söz edilen likenlerin toplanması. Dr. Halıcı, toplamda 30 farklı tür topladı. Bu türler arasında Antarktika’ya endemik olan Usnea antarctica ve Umbilicaria antarctica türleri de yer alıyor. Bu türlerden Usnea antarctica andezit kayaçların üzerinde yaygın bir biçimde bulunuyor. Bu durum aslında şaşırtıcı. Ayrıca Umbilicaria antarctica türünün büyüklüğü de bizi hayli şaşırttı. Toplanan örnekler ıslak oldukları için Vernadsky İstasyonu’nda kurutma odasında kurumaya bırakıldı. Liken örnekleri nemli kaldıklarında küfleniyor, çürüyor ve üzerlerinde herhangi bir bilimsel çalışma yapılamıyor. Tüm çalışmalardan sonra örnekler Türkiye’ye götürülecek ve ilk olarak laboratuvarda klasik sınıflandırma yöntemleriyle tür teşhisleri yapılacak. Ardından bu örneklerin DNA’ları izole edilerek belirli gen bölgeleri ortaya çıkarılacak. Daha sonra kıtada bulunan likenlerin diğer akraba türleriyle olan ilişkileri belirlenecek.
Üzerinde bulunduğumuz Galindez Adası buz ve karla kaplı. Ayrıca ada çevresindeki denizde çok sayıda irili ufaklı buzdağı bulunuyor. Adada buz örtüsünün olmadığı yerler de var. Bu bölgelerde ana karaya ait kayaç parçalarını görmek mümkün. Hava çok soğuk olduğu ve erozyon gerçekleşmediği için toprak oluşumu çok sınırlı. Kayaçlar, daha doğrusu kıtanın jeolojisi ile ilgili araştırmaları Doç. Dr. Mehmet Akif Sarıkaya (İTÜ, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü) yürütüyor. Dr. Sarıkaya, arazi çalışmalarına Galindez Adası üzerinde başladı. Adada ilk göze çarpan kayaçlar andezitlerdi. Andezit, volkanizma ile oluşan bir kayaç türü. Magmanın yeryüzüne çıkmasıyla oluşan lav akıntılarının soğuması sonucunda meydana geliyorlar. İstasyonda bulunan araştırmacılardan elde edilen bilgiye göre bu kayaçların Mezozoik zamandan kaldığı düşünülüyor. Yani çok eski çağlarda (65-225 milyon yıl önce) oluşmuşlar. Galindez Adası aslında And Dağları Sistemi’nin Antarktika Yarımadası kısmında yer alan küçük bir ada. And Dağları Pasifik levhasının Güney Amerika levhası altına dalması sonucunda oluşmuş. Galindez Adası’ndaki kayaçların üzerinde bu bölgeyle ilgisi olmayan granit türü bloklar da göze çarpıyor. Hayli iri ve yuvarlak bloklardan meydana gelen bu kayaçların bölgede oluşmadığı, buzullar tarafından çok uzak mesafelerden adaya taşındığı düşünülüyor. Buzullar akarsular gibi hareket eder ve çok uzak mesafeler boyunca kayaçları taşıyabilirler. Ancak bu hareketin hızı yılda sadece birkaç cm kadardır. Buzullar eriyip küçülmeye başladıklarında buzulların içindeki bu bloklar oldukları yerde kalır. Dr. Sarıkaya da bu bloklardan ve diğer kayaçların yüzeylerinden örnek parçalar aldı. Örnekler laboratuvarda bazı işlemlerden geçirilecek ve bu blokların buzullar tarafından adaya ne zaman bırakıldığı belirlenecek. Araştırmalar sonucunda buzulların ne zaman erimeye başladığı, dolayısıyla iklim değişiklikleriyle ilgili de bazı sorulara cevap bulunabilir.
Fotoğraflar: Dr. Bülent Gözcelioğlu