Geçmişten Günümüze Önemli Kütüphaneler
Atalarımız “Söz uçar, yazı kalır” demiş. Bu yüzden de bildikleri ve bilinmesini istedikleri şeyleri yazıya geçirmişler.
Atalarımız “Söz uçar, yazı kalır” demiş. Bu yüzden de bildikleri ve bilinmesini istedikleri şeyleri yazıya geçirmişler. Yazıya aktarılanları bir araya getirmek ve korumak ise kültürel birikime sahip çıkmanın başka bir yolu. Geçmişten günümüze bilime önem veren hükümdarlar ve idareciler ülkelerinde büyük kütüphaneler kurmaya ve dönemlerinin önemli eserlerini kütüphanelerinde toplamaya çalıştılar. Elimizdeki tarihî kalıntılara dayanarak kütüphanelerin tarihini MÖ 7. yüzyıla kadar geri götürebiliyoruz. Gelin şimdi yakın coğrafyamızda ve ülkemizde kurulan önemli kütüphanelere beraber göz atalım.
Asurbanibal Kütüphanesi
Dünyanın en eski kütüphanelerinden biri, MÖ 7. yüzyılda Asur Devleti’nin başkenti Ninova’da kurulan Asurbanibal Kütüphanesidir. Kütüphane, adını kurucusu olan kraldan alıyor. Bilime ve kültüre önem veren Asurbanibal kendi ülkesinde yazılmış bütün eserler ile Akadlar, Sümerler ve Babilliler tarafından yazılmış binlerce eseri kurduğu bu kütüphanede topladı. MÖ 612’de Ninova şehri Babilliler ve Medler tarafından işgal edilince kütüphane yakıldı. Kütüphanede bulunan yazma eserlerin bu yangından dolayı yok olduğu ancak kil tabletlerin de bu sayede “fırınlanarak” binlerce yıl korunduğu düşünülüyor. 19. yüzyılın ortalarında bölgede yapılan kazılar sonucu 30.000’den fazla kil tablet bulundu. Aralarında Gılgamış Destanı’nın yazılı olduğu tabletlerin de yer aldığı bu eserler günümüzde Londra’daki Britanya Müzesinde sergileniyor.
İskenderiye Kütüphanesi
MÖ 330 dolaylarında kendi adını taşıyan bir şehir kuran İmparator Büyük İskender, dönemin en büyük kütüphanesini de inşa etmek ve İskenderiye’yi medeniyetin başkenti yapmak istiyordu. Büyük İskender’in Ninova’daki Asurbanibal Kütüphanesini gördüğü ve ondan ilham aldığı düşünülüyor. Büyük İskender dileğini gerçekleştiremeden hayatını kaybedince, ondan sonra tahta geçen I. Ptolemaios bu kütüphane için çalışmalara başladı. Bazı görüşlere göre I. Ptolemaios bazı görüşlere göre ise oğlu II. Ptolemaios İskenderiye Kütüphanesini kurdu. Büyük İskender’in istediği gibi farklı ülkelerde yazılmış eserler Yunancaya çevrilerek tek bir çatı altında toplandı. Tarihin ilk kütüphane kataloğunun da İskenderiye Kütüphanesinde bulunan eserler için (400.000 ila 700.000 parşömen) Kallimakus tarafından MÖ 3. yüzyılda Pinakes adıyla hazırlandığı düşünülüyor.
Bir bilim merkezi gibi görülen kütüphanede öncü çalışmalar yürütüldü. Örneğin Zenodotus alfabetik sırayı gözeterek fazla bilinmeyen ve sık kullanılmayan kelimeler için bir sözlük hazırladı. Kütüphanedeki eserler de yazar isimlerinin ilk harfine göre alfabetik sırayla sınıflandırıldıktan sonra kronolojik olarak eskiden yeniye doğru dizildi. Kütüphanede çalışan Eratosten ise Dünya’nın çevresini hesapladı, coğrafyanın temellerini attı ve kütüphanedeki haritaları birleştirerek bir Dünya haritası çizdi.
MÖ 48 yılında İskenderiye’yi kuşatan Jül Sezar’ın kendi gemilerini yakarken sıçrayan alevler nedeniyle İskenderiye Limanı’na yakın olan kütüphaneyi de yanlışlıkla yaktığı düşünülüyor. Kütüphaneyi yeniden canlandırma çalışmaları sonuç verdiyse de Romalıların 3. yüzyılda İskenderiye’yi işgal etmesiyle kütüphane bu defa bilinçli olarak yeniden yakıldı.
İskenderiye Kütüphanesinin yeniden kurulması için 32 yıl önce UNESCO’nun da bir parçası olduğu “Yeni İskenderiye Kütüphanesi” projesi başlatılmıştı. 1988’de yeni bina için UNESCO önderliğinde bir tasarım yarışması düzenlendi. Kütüphanenin tamamlanıp hizmete sunulması ise 16 Ekim 2002’yi buldu.
Mısır’daki Yeni İskenderiye Kütüphanesinin içi
Geniş bir kitap ve kaynak kataloğuna sahip kütüphane, içinde bulunan müzeler ve düzenlenen etkinlikler sayesinde bir kültür merkezi olarak da hizmet veriyor.
Beytülhikme
Beytülhikme’nin kurulu olduğu dönemde Bağdat şehri
Beytülhikme kendi döneminin bilim ve kültür merkezi olması amacıyla 8. yüzyıl sonu ya da 9. yüzyıl başlarında Bağdat’ta kuruldu. Felsefe ve bilimle ilgili eserlerin Arapçaya çevrilmesi ve yeni eserlerin yazılması için bilim insanlarının bir araya geldiği bir merkez oldu. Hint rakamlarının -ve en önemlisi sıfırın- Arap dünyasına ve oradan da tüm dünyaya yayılması Beytülhikme’deki çeviriler sayesinde gerçekleşti. Abbasi Halifesi Me’mûn zamanında en parlak günlerini yaşayan Beytülhikme, Orta Çağ’ın en zengin kütüphanesi ve bilim merkezi hâline geldi ve 500 yıldan uzun bir süre hizmet verdi.
Bir mütercim ve aynı zamanda bilim insanı olan Huneyn bin İshak’ın Kitâbü’l-ʿAşr maḳālât fi’l-ʿayn (Göz Hakkında On Makale Kitabı) eserinden bir sayfa. Huneyn, Beytülhikme’de hem Hipokrat ve Galen gibi Antik Yunan bilim insanlarının eserlerini çevirdi hem de kendi çalışmalarıyla orijinal eserler yazdı.
1258’de Cengiz Han’ın torunu Hülagu Han Bağdat’ı ele geçirince Moğollar Beytülhikme’yi de şehrin geri kalanı gibi yakıp yıktı. Hatta bazı kitapların şehirden geçen Dicle Nehri’ne atıldığı ve nehrin günlerce mürekkep renginde aktığı rivayet edilir.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi
Osmanlı Devleti’nin ilk ulusal kütüphanesidir. 24 Haziran 1884’te “Kütüphane-i Umûmî-i Osmanî” (Osmanlı Halk Kütüphanesi) adıyla kuruldu. Beyazıt Külliyesi’nin bir bölümü o zamanlar restore edilip kütüphane için ayrılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra da -Millî Kütüphane kuruluncaya dek- ulusal kütüphane olmaya devam etti. Zamanla koleksiyonu büyüdü. Özellikle 1934 yılında çıkarılan “Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu” gereğince Türkiye’de basılan her türlü yayından bir adedi kütüphaneye verilmeye başlandıktan sonra yer sıkıntısı arttı. Bu nedenle 1948 ve 1953 yıllarında külliyenin başka bölümleri de kütüphaneye dâhil edildi. 1961 yılında alınan kararla adı “Beyazıt Devlet Kütüphanesi” olarak değiştirildi. Koleksiyonunda 1 milyonu aşkın belge, 800.000’den fazla basılı kitap ve binlerce kitap dışı materyal bulunuyor. Sürekli açık olan kütüphaneyi yurt içi ve yurt dışından binlerce araştırmacı ziyaret ediyor.
Millî Kütüphane
Dünyadaki diğer ulusal kütüphaneler örnek alınarak 15 Nisan 1946’da Ankara’da kuruldu. Birkaç bin kitapla başlayıp koleksiyonu giderek büyüyen kütüphane için tahsis edilen binalar yeterli olmayınca, Millî Kütüphane 5 Ağustos 1983’te o zamandan beri hizmet verdiği Bahçelievler semtindeki binasına taşındı. Koleksiyonunda 1 milyonu aşkın basılı kitap, 800.000 cilt eski harfli Türkçe basma kitap ve 30.000’e yakın el yazması eser bulunuyor. Ayrıca kütüphane ulusal ve uluslararası iş birlikleri ile milyonlarca e-kaynağı da ziyaretçilerinin hizmetine sunuyor.
Millet Kütüphanesi
22 Şubat 2020’de Millet Kütüphanesinin açılmasıyla ülkemiz hem tasarımıyla öne çıkan hem de içerik olarak zengin bir kütüphaneye kavuştu. Koleksiyonunda 2.000.000 basılı kitap ve milyonlarca basılı dergi bulunan Millet Kütüphanesi, erişim sağladığı 56 dijital veri tabanı sayesinde milyonlarca e-kaynağı da ziyaretçilerinin hizmetine sunuyor. Ülkemizin en büyük kütüphanesi olan Millet Kütüphanesi, koleksiyonları ve hizmetleri açısından dünyanın sayılı kütüphaneleri arasına girmeyi hedefliyor.
Kaynaklar: