Sinemada Renk Kullanımı: Hollywood’da Renkli Filmlerin Yükselişi
Hollywood’un önde gelen görsel efekt tasarımcıları, stüdyoda üretilen film yapımlarında kullanılan birtakım teknikler geliştirdiler.Bununla birlikle renkli görüntüler film yapım endüstrisinde önemli değişikliklere yol açtı.
Oz Büyücüsü filminden bir sahne
Hollywood’un önde gelen görsel efekt tasarımcıları, stüdyoda üretilen film yapımlarında kullanılan birtakım teknikler geliştirdiler. Görsel efekt tasarımcıları bu sayede film yapım sürecinin ayrılmaz bir parçası oldu. Arka projeksiyon, optik baskı, mat boyama ve renkli görüntülerin beyaz perdeye yansıması bu dönemde artık sıradan hale geldi. Bununla birlikle renkli görüntüler film yapım endüstrisinde önemli değişikliklere yol açtı. Ancak, sesin film yapımlarında yaşattığı değişiklik kadar önemli bir etkiye neden olmadı.
Aslında renkli film, sinema endüstrisinin gelişim süreci içinde eskiden beri biliniyordu. Fakat o yıllarda yüksek maliyetler ve kullanım zorlukları nedeniyle yaygınlaşamadı. İlk versiyonu 1916 yılına dayanan Technicolor (film şeritlerinin üç farklı filtreden geçirilerek renklerin elde edildiği bir renk işleme sistemi) zamanla geliştirildi. Bu sistem sonraki yıllarda sinemada renkli film yapımının en önemli ögelerinden biri haline geldi ve 1922’den 1952 yılına kadar Hollywood'da en yaygın kullanılan renk işleme sistemi oldu.
İlk kez 1934 yılında kullanılan Technicolor üç renkli film kamerası
Hamamböceği (1934), Rüzgâr Gibi Geçti (1939), Robin Hood’un Maceraları (1938) filmlerinde başarıyla uygulanan Technicolor renk işleme sistemi, yönetmenliğini Victor Fleming’in yaptığı Oz Büyücüsü (1939) filmiyle daha da ön plana çıktı. Filmdeki büyüleyici sahneler bu yöntemle geliştirildi. Filmde başrol oyuncularından Doroty Croons’un sepya (siyaha yakın koyu kahverengi) tonlarından oluşan sahnelerden Technicolor ile üretilen rengârenk sahnelere geçtiğini görürüz.
Robin Hood’un Maceraları filminden bir sahne
Technicolor ile sahnelere farklı renk tonları ve parlak renkler verilebiliyordu.
O yıllarda üretilen Technicolor yapımı filmlerde öne çıkan ve renk yönetmeni olan Natalie Kalmus, başarılı işlere imza attı. Kırmızının tehlike, hayat, ısı; yeşilin doğa, açık hava, özgürlük, tazelik gibi kavramları çağrıştırdığını söyleyen Kalmus renkleri ustalıkla kullanarak izleyicileri etkilemeyi başardı.
Teknoloji ve üretim süreci Technicolor’a önemli bir rekabet gücü sağladı. Birçok stüdyo geliştirilen diğer alternatif yöntemlere rağmen uzun yıllar bu renk sistemini kullandı. Güvenilir bir sistem olan ve özel ekipman gerektirmeden herhangi bir sinema salonunda kullanılabilen Technicolor 1950’lerde Eastman Color gibi daha ucuz ve tek şerit yöntemini kullanan bir renk sistemine geçilmesiyle popülerliğini yitirdi.
Technicolor filmler içeren eski film kutuları
Bu yazımızda 1940’lı yılların başlarına kadar üretilen renkli filmleri, özellikle de günümüzde de film yapım süreçlerinin vazgeçilmez bir aşaması olan renk konusunu ele aldık. Gelecek yazımızda 1940 yılı ve sonrasında film endüstrisinde özel efekt tasarımı alanında yaşanan gelişmelere değineceğiz.